Öncelikle ifade edelim ki, geleceği Allah’tan başka kimse bilemez, kul aklı ile ancak tahmin eder, tıpkı hava durumu gibi… Bu bağlamda yapılan tahminlerden birtanesini geçtiğimiz hafta ulusal basın da yer aldı. “PwC'nin raporunda, hal-i hazırda ekonomideki liderliğini Çin'e kaptıran ABD, 2050'de Hindistan'ın da gerisinde kalacak.
Türkiye ise 33 yıl sonra dünyanın en büyük 11’nci ekonomisi olacak.(Yani artık batı çökerken, doğu ülkeleri gelişecek denmek istiyor) Rapor şöyle devam ediyor; “Uluslararası bağımsız denetim şirketi PwC tarafından hazırlanan raporda, ülkelerin satın alma gücü paritesi bazında gayrı safi yurt içi hasılaları için 2050 yılı tahminlerinde 32 devletin dünya ekonomisini elinde tutacağı vurgulandı. En ciddi sıçramalardan birini Türkiye'nin yaptığı listede küresel ekonominin ağırlık merkezinin batıdan doğuya kayacağını ortaya koyan bir tablo ortaya çıkıyor. İlk sıradaki tahtını bir süre önce Çin’e kaptıran ABD'nin, araştırmaya göre 2050 yılına gelindiğinde bir başka Asya ekonomisinin daha gerisinde kalacağı öngörülüyor. Bunun başlıca sebebi olarak
ABD nüfusundaki ve milli gelirindeki durağanlık başlıca faktörler olarak gösteriliyor…” (Bu rapora baktığımızda nüfusun üretmesinin önemini konuşabiliriz.) Türkiye’yi ilgilendiren bir bilgi daha aktarıp, inşallah yorumumuzu yapalım. PwC araştırmasında 2016 sonu verilerine göre; satın alma paritesinde 1 trilyon 906 milyar dolarlık bir gayrisafi yurt içi hasılası (GSYİH) olan Türkiye’nin 2050’de 5 trilyon 184 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Bu çıkışıyla Türkiye, gelişmekte olan ekonomiler arasında büyüme ve ekonomik göstergelere sahip ülkelerden biri olarak dikkat çekiyor. Nüfustaki ve milli gelirdeki sürekli artışla birlikte PwC tahminleri Türkiye’yi 33 yıl sonra 11’inci sıraya oturtuyor.( Yenişafak) (Bu durumu gören üst akıl rahat durur mu? Elbette emperyal emellerini devam ettirecektir, uyanık olmak gerek…)
İKİ KİTAP, İKİ DEĞERLENDİRME Şu anda iki yeni kitabı okuyorum, ikisi de İngilizce’den çeviri yapılmış, baskı tarihleri de eski, detaylara girmeyeceğim. Birinci okuduğum kitapta, Ortadoğu’da ki milletlerin dini, mezhep ve ırk yapısı ele alınmış, buradan yola çıkılarak, bölgemizde meydana gelen olayların nedenleri anlatılıyor ki bu kitaptan aldığım notları önümüzdeki günlerde siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum. İkinci kitapta ise müslümanların neden geri kaldığı üzerinde duruluyor. Harika tespitler var. Şimdi gelelim konumuza, evet Türkiye artık milli bir politika izleyerek, kendi silahını üretiyor, savunma sanayinde söz sahibi oluyor, işsizlikle mücadele, enflasyonla yarış, sağlık alanında atılımlar v.s koşuşturuyor. Özellikle terörle mücadelesi halkımız tarafından takdirle karşılanıyor, yani Türkiye Cumhuriyetindeki insanlar okuyor, çalışıyor, üretiyor… Bu da bizim 2023 ve 2050 hedeflerimize ulaşacağımızın umutlarını artırıyor. Ancak daha bir çok eksiğimiz de var, mesele tüketim çılgınlığımız devam ediyor. Koruyucu hekimlik konusunda yeterli çabaya sarf etmiyoruz. Genç nüfusun daha kalifiye yetişmesi adına eğitimde reform yapmamız gerekiyor. Uzatmayalım, temel sorunlar üzerinde biraz durmak gerek. Takva Medeniyetini kurmamız gerekiyor. Nasıl İslam’dan önce Araplar cahiliye dönemini yaşarken geri kalmış, sonra İslam ile şereflenince kısa zamanda fetihler gerçekleştirilmiş işte İslam dünyası topyekun Kur’an-i bir hayat yaşamalı ki bahsettiğimiz medeniyete ulaşalım. Yani Kur’an-ı doğru kaynaktan okuyup, doğru bir yolda, doğru bir hayat yaşamalıyız. Kısacası yanlışlarımızdan dönüp, doğru yola yönelmemiz gerekiyor. Tarih de bunu yaptık, özellikle Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde medeniyetler kurduk, yine kuracağız. İşte bunu gören yabancı şirketler, 2050 yıllında dünyanın ilk on ülkesi içine gireceğimizi yazıp, çiziyorlar, daha doğrusu tahmin ediyorlar. Diyeceğim şu ki, İNSAN İÇİN ANÇAK ÇALIŞTIĞININ KARŞILIĞI VARDIR” BİZ KENDİMİZİ DÜZELTİRSEK, RABBİM YARDIMCIMIZ OLACAKTIR! Vaadi var. Bizlere çalışıp, gayret edip, doğru bir istikamet belirlersek, tahmin edilen hedefleri bile geçeriz, yoksa hedefler hayal olur. Hadi kalın sağlıcakla.