Türkiye üç yüz yıllık ‘batılı olma hayalinin fos çıktığını görünce” şimdilerde ‘bizim bizden başka dostumuz yokmuş düşüncesi’ kendini merkeze koyduğu için bir çıkış yapmaktadır.  Yani bende varım diyor. Bu  çıkışın bedeli ne olacak sorusunun analizini yapan hemşehrim Ahmet Taşgetiren dünkü yazısının sonunda şu değerlendirmeyi yapmış. “Çetin bir coğrafyada 100 yıllık parantezin yeni versiyonlarını aşmak demek, dehşetli bir hesaplaşmayı göze almak demektir. Kavi(kelimesini açayım, Müslümanlar, her şeyin Allah'ın kudret ve kuvveti karşısında güçsüz olduğu; Allah'a boyun eğmek zorunda olunduğuna inanırlar.Pek kuvvetli demektir)yürekler, kavi bilekler, sağlam irade ve onun arkasında akılane bir kuvvet muhasebesi...”gerekli. Bu tespiti katılmamak mümkün değil, hatta üzerinde tefekkür edilmeli diye düşünüyorum. Taşgetirenin yazısını okuduktan sonra  altına şu yorumu yaptım; “ Sürünmek, sömürülmektense, şerefle can vermeye razıdır bu millet!”   SAVAŞ İSTENMEZ ANCAK VATANA SALDIRI VARSA Savaş istenmez ancak, sizin üzerinize gelen, malınıza, canınıza, dininize, vatanınıza saldıranlar içindeyse düşman, farz olur… Allah(c c) şöyle buyurur: “Size karşı savaş açanlarla siz de ALLÂH yolunda savaş açın. Fakat haksız yere saldırmayın. Sakın aşırı gitmeyin muhakkak ki ALLÂH haddi aşanları sevmez. Hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı. Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği ALLÂH bilir, siz bilmezsiniz. Yani tarih boyunca, Allah yolunda savaşçı bir millet olduk, eğer korkması gereken varsa, o da keferelerdir, fitnecilerdir… Ancak bu konuda yapmamız gerekenler var. Şöyle ki; “Eğer bu ülke, 21. yüzyılın güçlü ülkelerinden biri olacaksa, savaşın içerideki bütün unsurları temizlenmelidir, temizlenecektir.(iç bünyede ur varsa önce onu kopartacaksınız) Eğer bu ülke, coğrafyayı kuşatan ve kendini hedef alan felaket senaryolarını boşa çıkarmak istiyorsa, sınırın dışını da temizlemek zorundadır. Bu yapılırken, tehdidin kaynağı ana hedef olacaktır. Suriye ve Irak sınırlarını Türkiye'ye karşı açık cepheye dönüştürmek isteyenler hedef olacaktır. Onlar açık savaş derken bizim bunu güvenlik sorunu olarak algılamamız çok büyük bir hata olacaktır. Artık terörle mücadele argümanı, gelişmeleri anlatmada yeterli değildir. Olan da terör veya terörle mücadele değil, açık savaş halinin yansımalarıdır. Çünkü bütün bu örgütler, devletler kontrolündedir, devletler bu örgütler üzerinden Türkiye'yi vurmaktadır. Öyleyse savunma konsepti, bu yeni gerçekler düşünülerek yeniden belirlenmelidir. Türkiye, içeride terörle meşgul olmakla yetinirse bu yüzyılı kaybedecektir. Ama Türkiye, Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi, tehdidin kaynağına doğrudan müdahil olursa, yüzyılın kazananı olacaktır. Kimse “savaşa sürükleniyoruz” yaygaralarıyla bu gerçeklerin üstünü örtmeye kalkışmasın. Bunlar yapılmazsa savaş zaten evimize kadar getirilecektir. Bütün işaretler bu yöndedir.   DÜŞMANI KENDİ EVİNDE VURMAK Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridoruna Fırat Kalkanı ile müdahale edildi. Türkiye'yi vuracak terör cephesi Suriye topraklarında vuruluyor, vurulacak. Belki Tel Abyad veya başka bölgelerden yeni müdahaleler olacak. Terör koridoru boşa çıkarılacak ABD, Suriye'deki koridor planının aynısını, yine PKK eliyle Irak topraklarında da oluşturmak istiyor. Öyleyse, Irak'a da bir Fırat Kalkanı müdahale yapılacak demektir. Akdeniz-İran kuşağında Türkiye'yi kuşatmaya dönük bir uluslararası plan uygulanıyor ve Türkiye bu kuşatmayı yarmaya çalışıyor. Başka da çaresi yoktur, bu konudaki ihmal ya da gecikmenin bedeli ölümcül olacaktır. Bağdat, ülkenin egemenliğine sahip değildir. Ülkenin kuzeyinde hiçbir varlığı yoktur. Var olduğunu iddia ediyorsa, o bölgeden Türkiye'yi vuran terörü durdurmalıdır. Durduramıyorsa, egemen bir ülke değildir. Durdurmuyorsa zaten Türkiye'yi vuruyor demektir ve bu da normal zamanlarda bir savaş sebebidir. Yeni savunma konsepti sınır dışına odaklıdır, savunma kalkanı sınırlarımızın dışına kurulacaktır. Tehdidi evinde yok etmeden içeride terörle mücadele imkansızdır. Türkiye kırk yıllık hatadan dönmekte, gerçek anlamda savunma tedbirleri almaktadır. Öyleyse, Akdeniz'den Irak sınırına kadar, kesintisiz bir tampon bölge oluşturulmalıdır.”(İ. Kargül/Yeni Şafak 12.10.2016) Evet, gerçeği görmenin yükü ağırdır. Ama gerçeği görmek en kuvvetli savunma kalkanıdır.Ne dedik, gerçeği görmek ve gerekli tedbirleri almak, kavi yürekler gerek. Bugün ordumuz, milletinin verdiği destek ile dünden daha güçlüdür. Evet işimiz kolay değil ama bu millet kuvay-i milli ruhuyla yeniden dirilişin sinyallerini veriyor. Bu güç, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Kalın sağlıcakla.