Günah işlemeye devam etmenin sonucunda; bilhassa devamlı olursa sonunda bir küfür tohumu meydana gelir. Çünkü , o küfür devam ettikçe bil ülfet, alışkanlık haline gelir, artık onu sakınmadan işlemeye başlar. O günah öyle devam ettikçe, o tohum yeşillenmeye başlar. Öyle bir noktaya gelir ki, günahını inkar etmeye kadar gider. Eğer tövbe etmezse günah iyice yerleşir, günah işlemeyi önemsiz bilmeye başlar. Bu perde iyice kalınlaşınca,ümitsizliğe kapılır, affedilmeyeceği şüphesine uyanır, iyice günah kayyasının içine düşer. O ümitsizlik öyle bir hal alır ki , nasıl olsa affım mümkün değildir diyerek, ahireti de önemsemez hale gelir, hatta inkar bile etmeye kadar gider. İşte böyle bir hastalığın devası, ümitsizliğe düşmeden günahı terk ile beraber, tövbeye sarılmaktır. Yüce Allah Kur’an-ı keriminde ; sık sık “ büyük günahları terk edin ki , küçük günahlarınızı affedeyim “ buyurmaktadır. Kur’an da başlı başına bu konu ile ilgili bir sure mevcuttur. Her günahkar pişman olup Rabbine sığınıp tövbe edebilir. Bu kapı devamlı açıktır, yeter ki biz o kapıyı çalmasını bilelim. Zaten bizim dinimizde ümitsizlik yoktur. Ne diyor Hz. Mevlana ; İster bin defa tövbeni bozmuş ol, yine gel, bu kapı ümitsizlik dergahı değildir gibi uyarılarla bizlere tövbenin önemini anlatmaktadır. Ölüm anı gelinceye kadar edile bilir. Ecel gizli olduğundan elbette acele etmekte fayda vardır.
Dünyanın ömrü kısadır ve sürekli zevale , sona doğru yol almaktadır. Bu yolculuk ne zaman biter onu da ancak Allah bilir. Bu yolculuk sırasında herkesin duracağı yer farklıdır. Kimin nerde ne zaman duracağı ve sonlanacağı bilinmez. Onun için ayık olup, yaşanan hayatın kıymetini bilmek çok önem arzetmektedir. Dünyanın lezzetleri zehirli bala benzer, lezzetinden çok elemleri vardır. Seni beklemekte olan ve süratle ona doğru gittiğin kabir, dünyanın lezzetini hediye olarak kabul etmez. Çünkü, dünya ehlince güzel olan şey, orada pek çirkindir. Miyadı geçmiş, kalp bir akçedir. İnsan buraya midenin ve batnın zevkini tatmin için gelmemiştir. Burada ki esas görevi, yaratıcısını tanımak ve onun emir ve yasaklarına göre hareket etmektir. Hata etse, hemen tövbe istiğfarla onun izalesine çalışmaktır. Elbette o Gafur dur, Rahimdir. Affı ve merhameti sonsuzdur. Ey uykuda iken kendini ayık sananlar, kıyamet sabahı olmadan uyanın, yoksa çok geç kalmış olursunuz. O uyanışın da size hiç bir faidesi olmayacaktır. Ey insan ! Tövbeye sarıl, “ vav “ bibi boynunu bük, Allah’a kul olduğunu göster. Onun rahmet deryasına dal, hiç bir zaman affından ümidini kesme. Ancak Allahtan ümidini kesenler kafirler güruhundan olanlardır. Allah-ı bilen ve tanıyan ondan ümidini kesmez.
Rabbül alemine emanet olun.
Ahmet OĞUZ