Dünyayı    geniş  bir  daire  şeklinde  bütün  mahlukatın    yaşam    alanı  olarak    tahayyül    edersek, onun   merkezine    hayat   konulmuştur.  Yüce  yaratıcı,  hayatı   yaratarak,  tüm canlıları   ona  muhtaç  bir  şekilde   dünyada bir  yaşam     süresi  tanzim  etmiştir.  Hayatın  merkezine   de   insanı  koymuştur.   Tüm  canlıların  yer  yüzündeki    halifesi insandır.  Canlılar  hayatını   devam  ettire   bilmesi  için   rızka  muhtaçtır.  İşte   kainatın  sahibi   rızkı  da   hayatın    merkezine     derç etmiştir. Çünkü;  canlılar  hayatta  kala  bilmek  için, hayatın  levazımatı  olan  rızkı,  kendi  imkanları  nisbetinde   çalışıp   kazanmak zorundadır.  Bir  bakıma hayatın    devamı  ona bağlıdır. Rızkı  en   temiz ve   sağlıklı  olarak  elde  edebilen    sadece insandır. Bir  bakıma   dünyanın  nizamının   sağlıklı   yürümesi için,  ona  katkı sağlayan   tek  canlıda insandır.  Demek  oluyor ki, Allah-ın   kendisine   muhatap  olarak   seçtiği  ve uğruna  cenneti,  cehennemi de  yarattığı  varlıkta insandır. Demek ki ,  Yüce  yaratıcının  insandan  beklediği bazı  talepleri vardır.  Örneğin;  başta kendini, yani, Allah-ı tanımasıdır. Sonra  onun  istek ve arzularına  göre  bir hayat  yaşamasıdır.  Eğer Kur’an   ve  onun  emirleri    dairesinde   yaşarsa, cennete  ehil   biri  olacak.  Yok,  eğer aykırı   bir  hayat yaşarsa,  cehenneme  ehil  olacak   bir  vaziyet  alacatır.   Cenab-ı  Hak   insana  vermiş olduğu  rızık  ve hayat   nimetine  karşı  ondan  sadece   onu tanıması  ve   şükür temennisinde   bulunmasıdır.Şükrün  en  bariz  şekli   namazdır. Nimete  karşılık  namaz,  sağlığımıza   karşılık  namaz, mal  ve  aile nimetine  karşılık   namaz, Müslüman  bir  ailede  doğmuş   olmamıza   karşılık  yine  namaz.  Namaz aynı  zamanda    şükür demektir.  Kur’an  da yüce   Allah;  nimetleri saydıktan  sonra,  arkasından, “ bunca  nimetlere karşı   ne kadarda   az  şükrediyorsunuz”   buyurmaktadır.  Demek ki,  bizden  istenen, bütün   nimetlere  kaşı  en  önemli   karşılık  şükürdür.  Şükür;  nimeti  ziyadeleştirir,  ömrü   güzelleştirir, hayatı    huzurlu  yaşamamıza    vesile  olur.  Şükürsüzlük,  başlı  başına nimeti  inkar  ve darlığa  sebep  olur. Bir Müslümanın    görevi  her    halu  karda   şükre   sarılmaktır. Yoksa  küfrani  nimet etmiş  olur  ki, o  da  rızkın gitmesine  sebep   olur. Rabbül    Alemin   her halimizde,  yaşamın  her  safhasında,  verdiğine   şükür eden   şakir  kullarından  eyleye. Hayatın  kıymetini   idrak   edip ona  göre  yaşamayı  kısmet  eyleye.   Kainat’ın   sahip  ve yaratıcısına   emanet   olunuz.