Niyâzî Mısrî ve Âlim Niyâzî Mısrî Hazretleri İrfan Sofraları isimli maneviyat dünyamızın güneşi olan kitabında ( 8. Bölüm sayfa: 32 ‘de ) Hak dostlarını ve gerçek âlimleri şu şekilde anlatmaktadır. “
İlmini göstererek zenginlerin kapısında dolaşan ve onlardan bir şeyler uman âlimler hor görülürler. Nasihatleri dinlenmez. Bu âlim, örümceğe benzer. Çünkü örümcek de gider, insanların kapılarından, evlerine, küvetlerinde, deliklerinde, tavanlarında ev ( yuva) yapar. Hem de o kadar güzel yapar ki sanatının maharetinden, ölçülerinin güzelliğinden, açılarının düzeninden mühendisler hayret ve acz içinde kalırlar. Fakat onun orada yuvalanmasından maksat sinek, kelebek ve emsali şeyleri, avlamak olduğundan insanlar ona yüz vermezler, aksine onu yıkmaya çalışırlar, kötü görürler şum tutarlar. İlmiyle amel eden salih, hiç kimseye yüzsuyu dökmeyen âlim de arıya benzer. Allah şöyle buyurmuştur. “ Allah’tan başka dostlar edinenler ev edinen örümcek gibidir. Evlerin bayağısı da elbet örümcek evidir. Bilmiş olsalardı. ( Ankebut Suresi 41. Ayet) “ ve Rabbimiz yine buyurmuştur ki :” Rabbin Arıya dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonrada Rabbinin gösterdiği yollardan mütevazı olarak yürü diye vah yetti. Onun karınlarından insanlara çeşitli renklerde içki ( bal, bal şerbeti) çıkar. Onda insanlara şifa vardır. Düşünen bir millet için bunda ibretler vardır ( Nahl Suresi 68–69. Ayetler)” Bil ki faydalı ilimleri cemeden ve onlarla salih ameller işleyen âlimi, Allah bilmediği ilimlere ( gizli ve esrarlı ilimlere) varis kılar. Hadis-i Şerifte buyurulmuştur ki “ Kırk sabah Allah’a halisane ibadet eden kimsenin kalbinden lisanına hikmet pınarları fışkırır” şimdi kırk sabah ibadet eden böyle olursa ya kırk hafta, kırk ay yahut kırk sene ihlâsla sabahlayan kimse nasıl olur? Veraset ilmi temiz baldır. Kalpleri saflaştırır, ruhları temizler, dilleri tatlılaştırır. Hâsılı ey kardeşim, Hak nazarında kapılarda, deliklerde, tavanlarda yuva yapan örümcek gibi olma. Çünkü o ev, sahibini sıcaktan ve soğuktan korumaz. Örümcek onu sadece sinek ve kelebek avlamak için yapar. Yani ilim aracılığı ile zenginlerin dünyalarından dünyalıklarından faydalanmak için onların kapılarına gitme. Arı gibi ol ilmini ve amelini halis et ve iyilikle emir kötülükten nehiy dışında ilim ve amelini insanlardan gizle, çünkü arı, yüce Rabbin vahyiyle öyle bir ev yaptı ki örümceğinki gibi mühendisler onun da sanatından hayrete düştüler, aciz kaldılar. Hatta bunun ki ondan da güzel. Arıların karınlarından, çeşitli renklerde şarap çıkar ki bunda insanlara şifa vardır. Arı tadı ağızlarda kalan o saf bal ile evinin hücrelerini doldurur, onunla kendinin ve insanlığın açlığını ve çeşitli hastalıkları savar. ( Bugün artık tıp ilmi de balın hastalıklara şifa olan yönünü ve ilaç olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir.) Yani tenhayı ve uzleti sevmekte ilim ile amel etmekte arı gibi ol ki sana veraset ilmi verilsin. Ahlak-i hamide meyvesini versin. Kalbin, Allah’ın ilhamına konak olsun, böylece va’z-ü nasihat ve irşadda söylediğin her kelimen, içinde insanlara şifa bulunan çeşitli renkler de ki şarap ( bal) olsun. Bir vaiz bir şeyh efendiye mektup yazdı “ Halk neden bizi değil de sizi dinlemeye meylediyor? “ diye sordu. Şeyh cevabında dedi ki “ Ey kardeşim, bizim ağızlarımız da tevhit balı; kalplerimiz de Allah aşkı var. Bizim kalplerimizden doğup ağızlarımıza gelen her söz, içinden çıktığı ve üzerinden geçtiği şeyin ( yani kalbin ve dilin) tadıyla karışmıştır. Bunun içindir ki bizim sözümüzden ağızlar ve kulaklar tatlılanır.”
(DEVAM EDECEK)