Dünya bir kriz çemberi içerisinde, bizde krizi daha yoğun yaşayan ülkelerden birisiyiz.
Geçtiğimiz günlerde elektriğin, doğalgazın Fiatlarında artışlar oldu. Bu Fiat artışlarından bir mağduriyet yaşandığına ben inanmıyorum. Çarşı ve pazarlar hep eskisi gibi yoğun. Kimse boğazından yemesinden içmesinden ve gezmesinden ödün vermiyor. TV. Kanalların çarşıda pazarda yaptığı röportajlarda insanlar şikâyetçi,
ama yine de alışverişten geri kalmıyor... Akaryakıt pahalı yine araçlarına biniyorlar… İstediği gibi yaşıyorlar. Genele baktığımızda herkes ne kadar zam gelirse gelsin, kimse umursamıyor!
Gelişmiş ülkelerde en küçük zam, orada yaşayan insanları ayağa kaldırıyor. Kanallarda gelişmiş AB. Ülkelerinde protestoları izliyoruz. Bizim bu kadar ekonomik kriz geçirmemize rağmen. Yapılan zamları anlayışla karşılanması, Türk insanının belirli olgunluğa eriştiğinin bir göstergesidir.
Elektrikte %50, akaryakıtta ve doğalgazda %100 dışa bağımlı olduğumuzu insanlarımız biliyor. Bu zamlar istenilerek yapılmadığını da biliyor. Onun için dövizin yükselmesinin Fiatları yükselttiğinin de farkında.
Enerjinin büyük kısmını ithal yoluyla elde ediyoruz. İhracatımızın da yine büyük kısmını ithal ediyoruz. Biz petrol ve doğal kaynaklar bakımından zengin ülke değiliz.
Başlayan kriz döneminde Türk toplumunun ilk ve önemli hedefi, kendi kendisiyle uzlaşmasıdır.
Bu uzlaşmanın yolu demokrasidir, yönetimi barıştır, çözümü anlayıştır.
Demokrasi, barış, anlayış: Bunlar, göze ve kulağa hoş gelen, herkesin kolaylıkla sahip çıktığı kavramlardır.
Ülkenin günümüzde ihtiyaç duyduğu barış bundan çok daha kapsamlıdır: Tarihimizde geçmişimizle günümüz arasında, farklı hayat tarzlarımız var. Farklı dünya görüşlerinin, farklı hassasiyetlerin arasındaki köprü barıştır. Kalıcı ve etkili olan, barışın gereği kendi geçmişimizle aramızdaki sorunların olmamasıdır. Kendi doğrularımızla sınayabilmektir. ,Birbirine tahammül etmektir.
Önemli olan bu krizi olumluya çevirmektir. Bu konuda deneyimlerimiz oldukça fazladır. Örneğin Savunma sanayimizin dünya ülkeleri ile boy ölçüşür hale gelmeleri de işti bu krizinden faydalanarak üretime geçmemizdir.
Yaşadığımız coğrafyanın bir kader olduğunu biliyoruz. Ama zorluklarla mücadele etmesini bilen bu ülkenin sahipleriyiz.
Kimsenin de öldüm bittim edebiyatı yaptığı da zaten yok. Zamanı geldiğinde tüm zorluklar kendiliğinden aşılacaktır.