Bir kişiyi, toplumu hatta bütün canlıları aslından(belirli bir süreçte) uzaklaştırmak mümkün, bunu daha çok kültürel yozlaşma ile başarabilirsiniz. Zaten bizi de batılılaşma adına, kendi değerlerimizden uzaklaştırarak aslımızdan usaklaştırdılar. Ancak dış görüntüyü ne kadar değiştirirseniz değiştirin, sonunda ruh kendini toplar ve aslına rücu eder.  Bu nedenle atalarımız; ‘asil azmaz!’ demişler… Çocukluğumda , Asr-ı Saadet ve Osmanlı dönemini hayal eder, o yıllarda yaşamak isterdim. Tabi bizimkisi hayal! Çünkü o dönemlere dönmek mümkün değil. Ancak yaşadığımız asırda da huzur, adalet, barış, kalkınma v.b istemek hakkımızdır diye düşünüyorum. Bugün Türkiye’de milyonlarca insan benimle aynı özlemi duyuyor. Toplum Efendimiz(sav) döneminde olduğu gibi kötülüklerden uzak, ahlaklı, barış içinde yaşasın istiyor. Dünya’daki düzensizliğe dur diyerek, teröre, kalleşliğe, tembelliğe, uyuşturucuya kısacası her türlü densizliğe ‘dur’deme çabası içinde, düzni sorguluyor! Diyeceğim şu ki, aslımızı özlüyoruz, çünkü biz insanız… KIYAMETE KADAR SÜRECEK Bugün; “İnsanoğlu, mertlikten kahpeliğe doğru evrilen bir çizgi üzerinde savaşını sürdürüyor. Kıyamete kadar da sürecek. Parasıyla, silahıyla, medyasıyla, teknolojisiyle... süren kavga özünde Hak/batıl kavgasıdır ama kamuflajın ustaca kullanılmasından dolayı göz yanılgısı yaşayabiliyoruz. Osmanlı;  Milyonlarca yüzyılın damıtılmış, imbikten geçirilmiş saf mücevheriydi; kavimleriyle, mezhepleriyle, dinleriyle, dilleriyle, kadim gelenek ve görenekleriyle tarihin süzgecinde elenerek, bir coğrafya üzerine rengarenk gergef işlenir gibi işlenişiyle, medeniyetimizin uzun süreli temsilcisi olmuş omurgalı duruşu ile muhteşem bir devletti. Uzun yıllar yaşadı çünkü, insanlığın tarihi mücadelesinin bir özetiydi. Coğrafyası Devletine, Devleti de coğrafyasına kavuşmuştu asırlar sonra. Osmanlının bir elinde Kitap, öteki elinde demir vardı; Kitap ile demir birlikte adaleti sağlıyor, adalet ise Dünya'ya hükmediyordu.  Dünya bu, herkes adaleti istemiyor. Nemrut, Firavun, Ebucehil, Karun ve onların ardından gelen diğerleri; Petro, Stalin, Hitler, Mao, Lenin... Ve daha niceleri, "kılıç benim elimde olmalı ve ben istediğimi yaşatmalı, istediğimin canını almalıyım, başkaları benim yamuğumu, kusurumu, hatamı düzeltemez, kanun da benin, yasa da benim " dediler ve adalete karşı savaş açtılar ama yenildiler, ADALET HEP GALİP GELECEK Adalet hep galip geldi. Osmanlı da öyle, galip geldi, elindeki Kitap ve Kılıç ile üç kıtada ve büyük denizlerde asırlarca at koşturup, kürek salladı. Düşmanlar tek tek geldiler, birlik olup geldiler fakat ne mümkün, Kitabın emrindeki demir bileği bükemediler, Osmanlı'yı yenemediler. Ve nihayet Üstad Cemil Meriç'in deyimi ile, yaltaklandılar, cülus çaktılar böylece koca Osmanlı'yı dize getirip yendiler. Yaltaklanma, gibi görünme, fırsat kollama, alttan alma, çevreden dolanma, içine sızma... bütün bunların hepsi, yerine göre kullanıldı ve Osmanlı parçalanıp yıkıldı. Daha sonra ganimeti paylaşıp, saltanatlarını inşa ettiler. Kürt, Türk ve Arap gibi Osmanlı mozaiyiğinin  ana sütunlarını oluşturan üç kavim arasına kin ve öfke duvarları örüp, Osmanlı Coğrafyasının her yanına nifak ve fitne tohumları serptiler. (Ferman Karaçam Namerdin savaşı2.11.2016) NEDEN OSMANLIYI ÖZLÜYORUZ “15 Temmuz'da, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez bu kadar açık ve tehlikeli bir güvenlik riski hissettik ve bu, beklediğimiz gibi Kuzey'den, Doğu'dan ve Güney'den gelmedi, doğrudan Batı'dan, müttefiklerimizden geldi. İşte bu şok edici gerçek, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını altüst etti. ABD yönetimi Türkiye'yi hem içeriden hem de Suriye-Irak üzerinden vurmaya başlamıştı. Üstelik bunu terör maşalarını kullanarak yaptı. İşte bu gerçeği görerek yeniden insanlığa huzur getirir umudu ile asr-a saadeti ve Osmanlı’yı ve Büyük Türkiye’yi özlüyorum. Kalın sağlıcakla.