Birkaç gün önce; “Dünya Fokur Fokur!” başlıkla bir yazı kaleme almış. O yazımda, Mehdi ve Mesih(as) bahsetmiş, bir gün yeryüzüne tekrar döneceğine inanıldığını vurgulamıştım.
Bu arada birkaç gün önce de, Araştırmacı yazar Mehmet Ali Bulut, yakında Kuran-ı Kerim’de Nasr suresi ile müjdelenen İnsanların dalga dalga İslam’a koşacağı dönemin geleceğini anlattı. Bulut bu dönemler beraber Tebbet suresi ile işaret edildiği üzere İslam’a karşı duran bütün başların patır patır döküleceğini de söyledi. Yani Hz. Mehdi’nin, ardından Mesih’in(as) yakın bir dönemde geleceğine işaret eden bir değerlendirme yaptı.
Peki şimdilerde Hz. İsa(Mesih) nerede? Sorusunun cevabını bulalım. Bu konuda şahsen ilmine önem verdiğim ve eserlerini okuduğum Bediüzzaman’ın Mektubat isimli kitabına yeniden baş vurdum.
Şehitlerin ölmediğini, 4. Hayat tabakasında yaşadıklarını da yine dünkü yazımda detaylı yazmıştım. Şimdi de Hz. İsa(as) hangi hayat tabakasında nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili yazıma geçmek istiyorum.
Bugün dördüncü yani şehitlerin hayatlarını anlattığım 4. Hayat Tabakası dışındakileri araştırdım. Üstad şöyle diyor: “"Birinci hayat tabakası: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyettir (sınırlıdır)…
"İkinci hayat tabakası: Hz. Hızır ve İlyas Aleyhisselamın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeri ihtiyaçlarla sınırlı değildirler. Bazen istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değildirler. Bazen de, nurani bir varlık olup, farklı bir hayat tabakasında melekler ve/veya cinler gibi hayat sürerler."
Kur'an-ı Kerim Kehf Suresinde, Hızır Aleyhisselam'ın ismi zikredilmeden Hz. Musa (A.S.) ile olan macerası anlatılır. Yine Hz. İlyas (A.S.) ise bazı yerde "İlyas", bazı yerde ise "İlyasin" ismiyle zikredilir. Ayrıca pek çok kaynaktan nakledilen sahih hadislerde de, Hz. Hızır ve Hz. İlyas'tan bahsedilir….
ÜÇÜNCÜ HAYAT TABAKASI VE HZ İSA
"Üçüncü hayat tabakası: Hazreti İdris ve Hazreti İsa Aleyhimesselamın hayat tabakalarıdır ki, beşeri ihtiyaç ve zaruretlerden tamamen sıyrılmış ve melek gibi nurani bir hayat sürmektedirler. Ancak meleklerin belli bir vücut kalıpları ve şekilleri olmamasına rağmen, Hz. İdris ve Hz. İsa (A.S), dünyadaki bedenlerine benzer nurani bir vücutla semavattaki makamlarında bulunurlar."
Hz. İsâ Kur'ân-ı Kerîm'de İsâ, İbn Meryem ve Mesîh şeklinde zikredilen, kendisine İncil'in verildiği, Hz. Muhammed'i müjdelediği bildirilen, "Allah'tan bir ruh ve kelime" olarak tavsif edilen, ancak kul olduğu vurgulanan peygamberdir. Hıristiyanlık'ta ise İsâ Mesîh Tanrı'nın oğlu, dolayısıyla tanrı kabul edilmektedir. İsâ, gerek Hıristiyanlık'ta gerek İslâm'da, hem İsâ hem de Mesîh olarak adlandırılmaktadır.
"Allah elçisi Meryem oğlu İsâ'yı öldürdük demeleri yüzünden onları lanetledik. Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar, fakat öldürdükleri onlara îsâ gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedir; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler, bilâkis Allah onu kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir."(Nisa, 4/157) Hz. İsa'nın Allah Katında diri olduğu ve ahir zamanda yeryüzüne yeniden gelecek olması hadislerde detaylı olarak yer almaktadır.
Bedenler genellikle çürüyüp toprak olduğu ve ruhlar baki kaldığı için "ruhlar alemi" de denilen ölümden sonraki hayat, gaybi konulardandır. Hayatta olan insan ile berzah alemine göçmüş olan kişi ayrı ayrı alemlerdedir. Berzah alemindekilerin de kendilerine göre bir hayatı vardır, lezzetleri, elemleri, ferah ve sevinçleri hisseder. Fakat henüz madde aleminde bulunanlar ruhun bedenden sonraki hayatını ve orada kişinin neler hissettiğini, nelerle karşılaşacağını normal duyularıyla hissedip bilemez. Bu hususu, ancak ilahi gerçeklere vakıf olan Peygamberimiz (asm)'den öğreniriz.
Mümin ruhların berzah aleminde birbirleriyle görüştüklerini Peygamberimiz (asm)'in hadislerinden anlamaktayız. Mümin ruhlar nimet içinde oldukları için ve ruhları serbest oldukları için serbest dolaşabilirler. Ancak kafirlerin ruhları ve günahları fazla olan müminlerin ruhları azabla meşguldurlar.(Kaynak: Mektubat, Birinci Mektub-Sorularla Risale)
Kalın sağlıcakla.