Bir çok insanımız ibadetlerin niçin yapıldığının ya da faydalarının farkında değil! Sevabı üzerinde durmak ayrı bir konu ama ibadetlerin sağlığımıza bir katkısı var olduğunu ancak tefekkür ettiğimizde ya da duaların faydasını gördüğümüzde öğreniyoruz. Bu nedenle bugün, namazın insan üzerindeki psikolojik etkisi üzerinde durmak istiyorum.
Bakınız sevgili dostlar, günümüzde bir çok insan psikologa(ruh bilinci)ya da psikiyatristlere giderek dertlerine çare arıyor değil mi? Sonra da uyutan ilaçlar alıyoruz. ( Bu arada psikiyatrist ile psikolog arasında ki fark nedir? Sorusuna da cevap vermek gerek. Şöyle Psikiyatrist, psikiyatri alanında uzmanlaşmış tıp doktorudur. Psikiyatristler ruh sağlığı- sinir hastalıkları konusunda farmakolojik eğitim alırlar. Yani bir psikiyatriste gittiğinizde size ilaç yazar ve ilaç yazma yetkisi de vardır. Psikolog ise, 4 yıllık psikoloji lisans programını tamamlamış kişidir.)
BİR HABER KÜPÜRÜ
Bakınız önce sizlerle bir haber küpürünü paylaşmak istiyorum, sonra da konumuza döneceğim: “Milliyet'ten Mert İnan'ı haberine göre, Türkiye'de antidepresan kullanımının her yıl arttığını kaydeden Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ömer Böke "Daha doğrusu daha çok antidepresan satılıyor. Ne kadar antidepresan satıldığını biliyoruz, bunların ne kadarının kullanıldığını ise tam bilmiyoruz. 2007 ile 2017 verilerini karşılaştırırsak yıllar içinde düzenli bir artış göstererek 10 yılda antidepresan satışı 2.25 kat arttı. Antidepresanlar, ağırlıklı olarak yaygın psikiyatrik hastalıklar olarak adlandırılan anksiyete ve depresif bozuklukların tedavisinde kullanılıyor.
Prof. Beke, yoksulluk, işsizlik, göç, doğal ve insan kaynaklı travmalar, alkol ve madde kullanım bozuklukları, toplumsal çatışmalar ve belirsizlikler olduğunu, bu etkenlerin psikiyatrik hastalıkların en önemli nedeni olduğunu dile getirdi.
NAMAZ RUHUN AB-I HAYATI
Şimdi biz namazın insan üzerindeki yani ruhumuz üzerindeki etkilerini kendimizce yazalım. Bir dostum anlatmıştı: “Çok sıkıntılar çekmiştim, hem malımdan, hem evladımdan, hem de sağlığımdan imtihan oluyordum, artık sıkıntılara dayanamaz hale gelmiştim, çıkış yolu bulamıyordum. Gözlerim sabahlara kadar uyku tutmuyordu. Psikolojim bozulduğunu görüyordum. Doktora gittim, uzun uzun beni dinledi. Sonra ilaçlar verdi. Ama çare olmadı ilaçlar bana; başka ne yapabilirdim? Bir dostuma uğradım, iki rekat namaz kılsan, sonra her şeye Kadir olan Allah’a dua etsen, halini samimi olarak anlatsan dedi”. Başka çarem de kalmamıştı. Zül Celal-i ve İkram olan Rab’bime yaptığım dualar beni öyle rahatlattı ki! Yanlış anlaşılmasın, doktora gitmeyin demiyorum ama Şafi olan Allah’a yalvarmak da gerekmiyor mu?
Bakınız bir ara Milli Gazetede okumuştum: “Viyana Üniversitesi’nden ortopedist olarak görev yapan, Dr. Hans Tischer Müslümanların eklem rahatsızlığına daha az yakalandıklarını namazın bu konuda koruyucu etki yaptığını belirterek bu gerçeği ortaya koyuyor. Namaz aidiyet sorunu, belirsizlik ve umutsuzluğu ortadan kaldırması hasebiyle de ruhsal rahatlama sağlıyor. Namazla huzura kavuşan ve konsantre olan insanların beyinlerinde dopamin interleukin-2 gibi maddeler salgılanıyor. Dopamin kişiye rahatlık ve olumlu duygular sağlayan bir maddedir. Bu maddenin salgılanması ile bağışıklık sistemi güçlenir ve insanlar hayata daha olumlu bakarlar…”
Şimdi biraz kendimizden örnekler düşünelim, inanın en daraldığım zamanlarda bile namaz kılıp, dua ediyorum. Şunu söylemek istiyorum. Neden Allah’tan(cc) uzaklaşırız ki, yani neden namaza davet edildiğinde gitmeyiz?
Değerli dostlar, var mı başka kapı? Gelin O’nun kapısını gidelim. Şair ne buyuruyor: “ Başka kapım yok varacak, ağlayacak sızlayacak. Diz çöküpde yalvaracak. Sana geldik Ya Rabbi!
Peki kalın sağlıcakla.