Şehrimin güzel insanları var, kimisi kendi halinde, kendi yağı ile kavrulur, sessiz gelir, sedasız gider. Kimisi, fikirleri, etkinlikleri, yatırımları ile iz bırakır, bir yönü ile kaderin biçtiği rolleri oynarlar. Bu kentten çok güzel insanlar çıktı, özellikle de yazarları, ozanları, şairleri iz bıraktılar, toplumu ışık oldular.

Yani Necip Fazıl’dan tutunda, Aşık Mahsuni’ye, Yedi Güzel Adamdan tutunda, şimdi onların izinden giden yeni yazarlarına varana kadar birçok kardeşimiz kalemleri ile hizmet etmeye devam ediyorlar.

Bugün yazımda, yeni neslin pek de bilmediği iki yazarımızdan bahsetmek istiyorum sizlere. Önce yol arkadaşım diye nitelendirdiğim İbrahim Gülsu’nun son yazısına değinmek istiyorum.

Gülsu’nun ÇOK BİLENLER NEDEN ÖLDÜRÜLÜYOR? başlıklı yazısının hemen girişinde diyor ki: “Milli motor serüveni, Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit’in mücadelesi bizi cumhuriyetin ilk yıllarına götürdü.

Nuri Killigil’in, Nuri Demirağ’ın, Selahattin Alan’ın, Vecihi Hürkuş’un, Şakir Zümre’nin…. çalışmaları; adeta devlete ve devletin bürokrasine rağmen kesintiye uğrasa da sürmüştür...Bu milli kahramanlar, her türlü riski göze alıp yerli üretim mücadelesine yılmadan devam etmiştir.

Nasıl bir yönetim ve devlet anlayışı ki ülkenin savunma sanayisini, hava kuvvetlerini millileştiren ve yerli üretimi gerçekleştirmek için canla – başla çalışan bu kahramanlar çoğu kere çabalarıyla baş başa kalmış. Bu yiğitlerin birçoğu, “vatan sevdası” gayretlerinin bedelini canlarıyla ödemiş.

Bugün halâ “vatan, millet, bayrak sevdası” için millileşme adına, aziz milletin çocukları bedel ödemeye devam ediyor…”

Hocam, dertli, peki neden dertleniyor? Çünkü ülkesinin ayaklarına pranga vurulmaya çalışıldığını görüyor. Yeter artık, ülkemiz ayağa kalksın, milli teknoloji hamlemizi yapalım, kendi ayaklarımız üzerinde duralım, tabir yerinde ise ‘gavura’ muhtaç olmayalım istiyor.

Derim ki hocama, sabır az daha sabır, milli hamlelerimiz ardı arkasına gelecek, ancak biraz geç kaldığımızı da biliyorum, farkındayım!

İbrahim hocam yazısının sonunda der ki: “Uçağını 1924 yılında yapan bu millet, halâ uçak yapma çabasında. Ülkedeki “Teknoloji hamleleri neden engellendi, engelleniyor?” deyince, konu komplo teorisi oluyor. Bu konu, ülkemin ilk sıradaki gündemi olmalı ve konu gündemden hiç düşmemeli.”

Eyvallah!

MANEVİ HAMLE DE ÖNEMLİ

İkinci güzel insanımız Ahmet Doğan İlbey, kendisi son olarak Yeni Çağ Gazetesinde yazıyor. O da kalkınmanın manevi boyutuna değindiği  son yazılarından birinde diyor ki: “Bu kirli çağda bir himmet ehliyle ahbaplığımız, ülfetimiz yoksa kalbimiz paslanır. Paslanan, gaflete dalan ve perdelenen kalp Allah’a ve din-i mübine karşı körleşmeye başlar. Kalbin körlüğü veya kör kalpli olmak fenâ bir vaziyettir ki, hazret-i İnsan olmaktan çıkmaktır. Bu yüzden modern zihniyetle malûl olanların kalbi cilâsızdır ve mânevî değerlerden beslenmez. Yeteri kadar inanmadıkları veya bir ehl-i kâmile ihtiyaç duymadıkları için Allah’ın nazarından mahrumdurlar. Kalpleri maddî haz ve menfaat arzusuyla çalışır.

Her şeyin bir cilâsı var. Kalbin cilâsı da din-i mübinin emrettikleriyle vasıflanmaktır” diyor ve Başka bir güzel insan Ali Yurtgezen hocamızın eserlerinden yola çıkarak der ki; “Kalbimizin paslandığını ve parlatmak zamanının geldiğini inanarak söylüyorsak. “Vakti doğru göstermesi için silinip temizlenen saat gibi kalbi de günah pasından arındırarak, ayna gibi ulvî güzellikleri göstermesine ve sırat-ı müstakim üzere olmamıza gayret etmek gerekiyor. Kalp aynası saflaşıp paslardan temizlenince kendimize, benzerlerimize ve dünyaya mâna âleminin penceresinden bakabilme gözümüz açılmış oluyor. Bundandır ki kalbin mazhar olabileceği en büyük ihsan Allah’ın nazargâhı olması, yâni Allah’ın bir kalbe nazar buyurmasıdır. Nazar edilen bir kalp ki, bir insanı-i kâmil eliyle cilâ vurulmuştur. Böyle bir kalbe sahip olmayı kim istemez?” Eyvallah!

Ülkesinin, insanının, din kardeşinin, bayrağının, devletinin dertleriyle dertlenen Maraşlımın düşünürlerinin mesajlarını bu iki yazıda toplarsak birisi maddi diğeri manevi kalkınmadan bahsediyor.

Doğrudur, eğer yeni bir medeniyet kuracaksak, önce kendimizden başlayıp, kalp temizliğimizi yapmalı, sonra da bu vatan için gerekli bilimsel çalışmalara yer vermeliyiz. Zira tek kanatlı kuşlar uçamaz!

Kalın sağlıcakla.