Bugün okullarımız yeniden can bulacak. Binlerce öğretmenimiz, milyonlarca öğrencimiz ilme koşacak. Tabi bu günlerde eğitimde müfredat değişimi konuşuluyor. İnanıyorum ki ilerki zamanda öğretmen yetiştiren üniversiteler de gündeme gelecek. Çünkü altyapı dışında, öğretmen ve müfredat çağa uygun hale getirilmesi gerekiyor. Öğretmen dedim de, önceki gün Eğitimci Yazar Abbas Güçlü, ilginç bir mesajı okuyucuları ile paylaşmış. Sormuş; “ Öğretmen yüksek puan alan mı, yoksa çocuğunun çok seven kendini mesleğine adayan kişi midır?  Birde tefekkür sorusu yönetmiş; “Tüm sınavlarda ortalamalar çok düşük!Tek neden,girenlerin başarısızlığı mı? Peki ya kantar yanlış tartıyorsa,sorular yalnış hazırlanıyorsa? Bu soraların cevabını sizlerden duymak isterdim… Neyse, öğretmen deyince geçtiğimiz günlerde Rahmetli Metin Şirikçi’nin kitabını okuyordum, Ebu Hanife’nin ders verme metodu ile ilgili  bölüm  ilgimi çekti. Paylaşayım istedim. “ Bilindiği gibi Ebu Hanife, doğrudun ders anlatmaz. Aklına gelen konulardan birini öğrencileri soru olarak aktarır. Öğrenciler bu konu üzerinde tartışır. Bazıları kendisene katılır, bazıları hocalarına karşı çıkar. Konuyu her açıdan göz atıldıktan sonra Ebu Hanife sonucu ortaya koyar. Bu görüş bağlayıcı son söz olur. Herkes bu görüşe katılırmış!” Burada günümüz eğitim sisteminin faydalanacağı üç önemli hususu görüyoruz. Konu güncel, tartışma ortamı hazırlanmış, herkes fikrini açıkça söylüyor, istişare sonunda, Kur’an, Sünnet ölçeğinde hoca efendi doğruyu ortaya koyuyor ve bunu herkes kabul ediyor. Misar bir Kıdam, Ebu Hanife’nin ders verişini şöyle anlatıyor; “ Öğrencileri sabah namazından sonra kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere dağılırlar, sonra yine bir araya gelirler. Ebu Hanfie de gelip yerine oturur ve “ Sorusunu olan var mı, tartışmak isteyen var mı?” diye sorardı. (Şimdi, çoğu zaman müfredatın kalıpları dışına çıkılmıyor…) Kitaptaki açıklamaya devam edelim: “Bir defa talebeleri onu  çok severdi. Onlara “ Siz benim gönlümün neşesi ve hüznümün ilacısınız! derdi. (: Ebu Hanefi, Hayrat’ül Hisan, Mezhepler tariri  Muhammet Ebu Zehre. M.Şirikçi K. S 33)(Bu arada Metin Şirikçi ağabeye de inşallah bir fatihe okuyalım) Bu açıklamalardan anlıyoruz ki, öğretmen mesleğini ve dolayısı ile öğrencilerini çok sevmeli. Onları gönlünün ve hüznünün ilacı olarak görebilmeli. Yani öğretmenlik sevgi mesleğidir, aynı zamandı sabır mesleği, bu ikisi bir insanda yoksa ondan öğretmen olmaz. (Zannederim bu Abbas Güçlü’nün sorusuna da cevap olur… ÖĞRETMEN SEÇİMİNi Okullara kayıt yapıldığı sıralardı,  velilerin öğretmen arayışı içine girdiği ile ilgili bir haber okumuştum. (malum birinci sınıf öğrencileri kayıt yapılıyor. Anneler ve babalar okula başlayacak çocukları için öğretmen seçimi yapıyor.  Peki neden öğretmen seçimi önemli. İşte o haberden başlıklar: Çünkü çocuklarımız okul hayatına başladıkları zaman öğretmenleriyle anne babalarından daha fazla zaman geçirirler. Anne ve baba bütün gün işteyken iyi bir öğretmen tüm gününü öğrencilerine ayırır. Öğretmenini seven çocuk okulunu da sever. Okulunu ve öğretmenini seven çocuk okula gitmemek için türlü bahaneler üretmeye çalışmaz. Öğretmen, çocuklarımızı hayata hazırlayan bir rehberdir. Önünde iyi bir rehberi olan çocuklar yaşıtlarına göre hayata 1-0 önde başlar. Öğretmenler, çocukların rol modelidir. Rol model ne kadar mükemmelse çocuklarımız da o kadar şanslı olur. Hem bir ana, hem bir baba. İyi bir öğretmen, çocukların hem anneleri kadar şefkatli hem babaları kadar disiplinli olur. Sadece dersi değil, hayatı öğretir. İyi bir öğretmen, öğrencilerine sadece müfredattaki dersi anlatmakla yetinmez, onları hayata da hazırlar. İyi bir öğretmen arıyorsanız Aklın Yolu 1” Evet öğretmen seçimi çok önemli, özellikli ilkokul öğretmeni çok daha önemli. Çünkü öğretmenine düşen hiçbir çocuk başarısız olmaz. O önce öğrencilerini sever, onları tanır, veli ile işbirliği yapar ve onu yönlendirerek hayata hazırlar.  Bu vesile ile tüm öğretmen arkadaşlara ikinci dönemde de başarılar dilerim. Hadi kalın sağlıcakla.