Sosyal medyayı etkin kullananlardan biriyim. Rab’mizin “İyiliğiemredip, kötülükten vaz geçir” emrinde, bizimde tuzumuz olsun arz ediyor, buarada yakın ve uzak çevrende neler olup bittiğinden haberdar oluyoruz. Bazen debir konuda zarf atıyorum, gelen tepkilere göre de konu hakkında toplumunnabzını ölçüyorum. Neyse.
Geçtiğimiz hafta sonu, bir paylaşım yaptım, yüzlercemesaj aldım. Konu, evlat ile imtihandı. Paylaşım da; “Babayı bitirende yücelten de evlattır. Evlat babanın sırrıdır. Allah hayırlı evlat versin!” deniyordu.
Sonra birdostum da, şöyle bir dua yapmış: “ Yarabbi bizi evladımız, malımız, sağlığımızile imtihan etme. Dert verip, derman aratma!” Dostlar, sınavı yapanın hangisoruları soracağını bilemeyiz, ne ile imtihan ederse kendisi bilir. Kaldı ki, “Sizden öncekilerin başına gelenler, sizin başınıza gelmediği sürece cennetegiremezsiniz(ayet)” buyrulmakta….
Bu iki paylaşım, bugünkü yazımın ana temasını oluşturdu,hadi Bismillah deyip, imtihanın sırlarına bir yolculuk yapılım. Ne dersiniz? Başlayalımmı?
Öncelikle belirteyim ki, imtihanların başında evlat vesağlıkla imtihan gelir. Engelli kardeşlerimiz, anne ve babaların ve kendilerinin imtihanıolsa gerek. Rabbim daha iyibilir!
Sonra şehitlerimiz var. Sürekli hastalığı olanyavrularımız var. Sonra servetinikaybetmiş, nice gün görmüş insanlarımız zor durumda kalmışlar. Allah kimseyigördüğü günden geri koymasın deriz ya, işte onların yaşam sırlarını vegüçlüklerini bilmeden yaptığımız bu duayı en çok onlar anlarlar.
Kısacası herkesin bir imtihanı vardır, hiçbirimizin sınavıda diğerine benzemez, öyleyse gelin bu sırların arka perdesine bir bakalım.
NEDEN İMTİHAN OLURUZ Kİ?
“Dünya hayatıbir imtihan ve denenmedir. İmtihan ise akla kapı açmak, fakat iradeyi eldenalmamak mantığı ile işler. Fakatdinde inanılacak inanç esasları, insanın iradesini elinden alacak şekildeinsanlara sunulmamıştır.
Mesela; gökyüzüne yıldızlarla "La ilaheillallah" yazılmış olsaydı herkes ister istemez inanmak zorunda kalacak veimtihan anlamsız olacaktı. Bu yüzden akla kapı açılmış fakat iradeyi eldenalacak kadar duyu organları ile bizzat hissedilecek tarzda gösterilmemiştir.
Ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:"(İnanmak için) illa meleklerin gelmesini, yahutRabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar?Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahutimanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. Deki: 'Bekleyin; biz de beklemekteyiz.' "(Enam, 6/158)
HADİSELER PERDE ARKASI
Yaşadığımızhadiseler de bir derece perdeli cereyan etmektedir. Bu yüzden dinin esaslarıbizzat duyu organları ile algılanamamaktadır. Mesela, meleklermevcuttur, aklî ve naklî deliller bunu açık olarak (aklı çalışana)göstermektedir. Fakat onları bizzat gözle ya da başka bir maddi duyu organı ilegözlemlemek ya da laboratuvarda deneysel olarak ortaya koymak mümkün değildir.Bu yapılsa imtihan sırrı bozulur ve herkes ister istemez inanmak zorunda kalır,inancın bir anlamı kalmaz. Ebu Cehiller ile Ebu Bekirler bir seviyeye gelirdi.Bu durum ölüm gelip imtihan sırrı çözülene kadar böyle devam edecektir.
Ölüm sekeratıyaşayan ve ifadeye gücü yeten insanların bir çoğunda ölümüne az kala imtihanperdesinin aralandığı yanıbaşındaki insanların göremediği bazı durumlar gördüğüve haller yaşadığı görülmüştür. Bu durumda "görmediğime ya daduyularımla algılayamadığıma inanmam" diyenlerin, bu dar açı ile dinimtihanını kaybedecekleri ortadadır. Çünkü gördüğüne inanmanın bir kıymetiyoktur. Gördüğüne herkes inanır. Bu şuna benzer; öğretmen imtihan yapıyor fakatdoğru şıkkı bizzat gösteriyor. Bu şekildeki bir imtihan hiçbir amaca hizmetetmez. Buna imtihan da denmez.
Bütün bu sayılan sebepler içindir ki dünya imtihanındadoğru şık, yanlış şıkkın içerisine gizlenmiş, akla kapı açılıp irade eldenalınmamıştır. İşte buna imtihan sırrıdenmektedir.(Kay. Sorularla İslamiyet)
Bilmem anlatabildim mi? Evlat, eş, servet, makam,güzellik, diğer dünya malları, hatta zekamız ve aklımız bu imtihan içinverilmiştir, diyebiliriz…
Peki kalın sağlıcakla.