İnsan ve teknoloji ayrılmaz iki kelime, tarih boyunca hep birlikteliğine devam ettirmişler yolculuklarını. Bunun sonucu olarak da insan bilerek ve isteyerek makinayı her alanda geliştirmiş; öyle ki bu kardeşini (teknolojik gelişmelere paralel olarak) kendine benzetmiş, robotlar yapmış, ona akıl hatta duygu da yüklemiş, adını da yapay zekâ koymuş. Sonrası, yapay zekâ kendisini geride bırakmış.

Şimdilerde yeni Dünya Düzeni dedikleri Nemrut sistemi, bu elimizle yaptığımız yapay zekâyı da kullanarak, insanlığı teslim almak üzere harekete geçirilmiş görünüyor. Amaç dünya imparatorluğu…

Severek almıştık evimize makinaları. Öyle ya artık annemiz eliyle yıkamayacaktı çamaşırlarımızı, bulaşıkları.

Otomobillere ilk bindiğimizde müthiş sevinmiştik. Artık attan ve eşekten usanmıştık! Oh ne güzel tarlamızı traktör sürecekti.

Son elli yıldır makine ile yapay zekâ buluştu. Artık düğmeye bastığımızda, ham madde ilerden mamul olarak çıkıyordu karşımıza.  Sonrası, sosyal medya, yapay zekâ, insana benzer robotlar ve dijital dünya...   

NELER OLUYOR?

Yaklaşık bir hafta önce, Yazar Dilipak şu günlerde yaşananları ve yaşayacaklarımızı anlatan harika bir yazı kaleme aldı. Diyor ki:“ Şu günlerde üniversiteler ve okullar açılacak mı, örgün/uzaktan eğitim, maske, sosyal mesafe (Yoksa fiziki mi midi), ev hapsi ve kolonyayı tartışıyoruz. Harika! Emojice’yi(sosyal medya da kullanılan işaretler) de zorunlu ders yapalım madem. Yo vazgeçtim, nasıl olsa chip takacaklar. “Birey”ler, bir “nesne” olarak, canlı ve cansız varlıklarla etkileşim, bilgileşim içinde olmak. Sahi, o zaman eğitime ne gerek var. Okula ne gerek var. Kur’an kurslarına ne gerek. Zaten Humanoid’ler(insana benzeyen varlık veya robotlar) çalışacak, bu kadar “PERSONEL”e ne gerek var. Devlete ne gerek var, “Cyberarmy” geliyor, askere, polis ne gerek var. Yasamaya, yargıya, yürütmeye, medyaya, STK’ya ne gerek var. Bunların çok uzak bir gelecekte olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sizin çocuklarınız ya da torunlarınızdan söz etmiyorum, sizin zamanınızın gerçekleri olacak bunlar.

Oysa siz Mehdi ve Mesih’i bekliyordunuz. Gelen Deccal oldu! Yarın Yecüc-Mecüc (Gog Magog) da Kaf Dağından çıkıp Covid gibi dünyaya yayılacak olursa vay halimize. Kaf dağından Yecüc Mecüc çıkmadan Suudi Arabistan’daki “Yüzyılın projesi” yeraltı şehri NEOM’dan Humonoidler çıkacak bu arada. Yoksa onlar geni ile oynanmış, insan hayvan arası içine cin hulul etmiş bir Cyborg olmasın.

Oysa biz bilgisayarı ne çok sevmiştik. Sosyal medyayı da öyle. Oysa daha şimdiden, yolun başında paniklemeye başladık. Biz yaşlı kuşak olarak dedelerimiz 1. Dünya Savaşını görmüştü. Babalarımız 2. Dünya Savaşını gördü. Belki biz ya da çocuklarımız bir Cyber savaşı görecekler. O savaş, korkulan kıyamet savaşı olabilir mi? Birileri böyle bir savaşı, dünya nüfusunu 500 milyona çekmek için bir fırsat olarak görebilir…

Tamam, boş verin bunları! Maske takın, fiziki mesafeyi kontrol edin, elinizi yıkayın, kolonya kullanın, eve dönün ve bekleyin.”

PEKİ TEKNOLOJİSİZ YAPABİLİR MİYİZ?

Anlaşılan Dilipak bu teknolojik gelişmelerden pek tedirgin olmuş, nasıl olmasın ki…Peki insan kendi eliyle geliştirdiği bu makinalara kendi iradesini teslim ederse ne olur? Yani robotlar ile yaşayamaz mıyız? Ya da ve teknolojisiz bir hayat olamaz mı?

Elbette teknoloji insanlığın hizmetine verildiği zaman çok güzel ancak aklınızı ve duygularınızı bu kardeş diye nitelendirdiğimiz makinalara yüklediğinizde karşınıza insan iradesini kontrol edecek bir güç olarak çıkacaktır. Yarının askerleri artık robotlar olacak, artık yapay zekalar sayesinde öğretmene, avukatlara, ustalara gerek kalmayacak. Sınavlar da ortadan kalkacak. Peki ne yapalım yani teknolojiyi kullanmayalım mı? 

Bence insan fabrika ayarlarına dönmeli. Böyle olursa hem bu dünyada hem de ahirette aradığı huzuru bulacaktır. Peki bu mümkün mü? İnsanoğlu cennette bile rahat durmamış ki diyebilirsiniz! Bir başka yazımda bunu da yazayım inşallah!

Kalın sağlıcakla.