“Şunu aslâ unutmayalım: Asıl savaş, emperyalistlere ve kuklalarınakarşı verilen savaş değildir. Asıl savaş eğitim cephesinde, düşünce, kültür,sanat, medya ve gençlik cephesinde verilecek savaştır…”(Y. Kaplan)
Eski dostlarla, daha doğrusu eskimeyen dostlarla hafta dabir gün bir araya gelmeye çalışıyoruz. Geçen hafta bizi Mustafa Aydoğarkardeşimiz misafir etti. Kazma bağlarında akşam çayı farklı oluyor, yanişehrimiz cennetten bir köşe. Bir tarafta çam kokusu, diğer taraftan barajınmavi manzarası…
Tabi konuklar arasında avukatlar öğretmenler, iş adamlarıda bulunuyor. Dolayısı ile çay sohbetinde ülkemizin içinde bulunduğu kritikdurum ana gündem maddesi olarak konuşuluyor. Şeker fabrikalarınınözelleştirilmesinden tutunda, küresel ekonomik krizler ele alınıyor, herkesfikrini açık açık söylüyor. Söz bana da düştü, onlara fikirlerimi anlattım.Dikkatle dinlendi!
İçerde yaşadığımız, sorunların geçmişini hatırlattım, biraz da,Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olmaya başlamasından kaynaklanan sebepleredeğindim. İçerde köklü sorunlarla boğuşuyoruz ama şu gerçeği teslim edelim:Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa bölgesel ve küresel güç olmaemareleri göstermeye, dolayısıyla “birinci lig”de oynamaya başladı.
KENDİ DİRİLİŞ DESTANI YAZMAMIZ GEREK
Peki, bunu nasıl aşacağız?
Gelin biraz açalım konuyu. Geçmişe uzanalım…
“Batılı emperyalistler, Osmanlı’yı tarihtenuzaklaştırdıklarında ve bizi tarihin akışını şekillendiren medeniyetiddialarımızı terk etmeye zorlayarak Anadolu yarım adasına hapsettiklerinde,“bu iş”in bittiğini, Türkiye’nin bir daha ayağa kalkmasını mümkün kılacakiddialarını yitirdiğini, Türkiye’yi Batılıların güdümüne girdirdiklerinidüşünmüşlerdi. Ama her şeye rağmen gelinen nokta itibariyle, şunu gösterdik:Türkiye, laik / Batılı cendereye girdirilmesine rağmen kendi medeniyetyörüngesine doğru adım adım ilerledi...
Türkiye, teslim bayrağı çekmedi, bundan sonra daçekmeyecek.”
Durum bu, peki biz savaşı nasıl vermeliyiz?
Bana göre hem emperyalizmin hesabını bozmamız gerekiyor.Bunu yapmak içinde kendi diriliş destanımızı hazırlamalıyız.
SÖZÜN ÖZÜ
“Sözün özü: Türkiye, bu toplumdan intikam alan,hâriciyeden ekonomiye, medyadan kültür hayatına kadar her yeri ele geçirendevşirme urlarından kurtulamadığı, tarih bilincine kavuşamadığı, ruh köklerinesahip çıkamadığı, medeniyet iddiasıyla kuşanamadığı, pozitivist, sığ, ezberci,mankurtlaştırıcı eğitim, kültür ve sanat hayatını yıkamadığı ve yerine bizimruh köklerimize dayalı bütün fırtınalara dayanan, bütün susamışları sulayan,gönülleri fetheden diriltici bir ruh sunan köklü ve güçlü bir eğitim vedüşünce, “kültür” ve sanat hayatı kuramadığı sürece iki asırdır “debelendiği”bizi yok oluşun eşiğine fırlatan cendereden çıkamaz. Vesselâm.(6 Nisan YusufKaplan)
Bu tespitte dışarıdan gelecek tehlikelerden daha çokbizim yapmamız gerekenleri Yusuf kardeşimiz Asıl savaş eğitim cephesinde,düşünce, kültür, sanat, medya ve gençlik cephesinde verilecek diyor.
Doğru söylüyor.
Yani diyor ki, ‘İNSANA YATIRIM YAPMAK ZORUNDAYIZ!”
Hep yazmışımdır, insanın düzelmediği bir toplum düzelmez.Toplumları yetişmiş insan gücü ayakta tutar. Bu da ancak eğitim sayesinde olur.
Milli, kültürümüze uygun, takva eğitimini dönmeliyiz.Yani kimsenin olmadığı yerde beni Allah(cc) görür diyen nesiller yetiştirmekdurumundayız.
Henüz geç değil.
Kalın sağlıcakla