İnsanın kendine öngördüğümutluluk modellerinin gündelik yaşama geçmesi ile ilişkilidir. 20.yy'da bumodeller önemli bir aşama geçirdi. Bilimsel, teknolojik ve sanayi gelişmeleregöre, bu gelişmelerin sonuçlarının gündelik yaşama girmesiyle birlikte insansınırlı yaşamdan sınırsız olanaklı yaşama geçiş yaptı. 2. Dünya Savaşı'ndansonra bu giderek ivme kazandı. Günümüzde mutluluk modellerinin adresi sanaldünyada.
Sınırsız yaşamın sınırsızolanakları kitlelerin yeni bir yaşam görüşü oluşturmasını sağladı; bu tüketimdüzleminde "life-style" adını alıyorsa, entelektüel düzlemde"yaşam felsefesi" adını alıyor. * Sınırlı yaşam koşulları içinde"ben ne yapabilirim?" sorusunu soran insan, sınırsız yaşam koşullarıiçinde " ben ne istiyorum/arzuluyorum?" sorusunu sormaya başlamıştır.Birinci soru, insanın bakışını dış dünyaya ve olanaklara çevirir; ikinci soruise insanın kendi iç dünyasına ve öznelliğe götürür. Birinci durumda mutlulukzenginlik, güvenceli iş ortamı, sağlıklı çocuklar, aile düzeni, yüksek sanattır.Bütün bunlar ikinci durumda da söz konusudur, ama esas konu olarak değil,hedefe ulaşmak için araç olarak. Öyleyse hedef nedir? Hedefin odağında yaşamınnasıl deneyimlerle dolu olduğu, yaşam içinde insanın kendini nasıl hissettiği,önemlidir. Eğlenme, büyülenme (fascination), gerilim-gevşeme, rahatlık...
İnsan kendine koyduğu hedeflereen uygun araçlarla yönelmek ister ve yol boyunca hedef-araç ilişkisinde süreklidüzeltmeler/iyileştirmeler yapar.
Bu, olabildiğince iyi iç etkilersağlamak için dış dünyayı düzenlemek anlamına gelir. İç dünya dış araçlarlaişlenir. İnsan kendi içini, bir mühendisin teknolojik bir ürünün geliştirmesigibi, ele alır. Dış dünya akılcı bir biçimde düzenlendiğinde, güzel yaşamaulaşmak kolaylaşacaktır. Bu durum ve davranış, tüketim dünyasında, mallarınmükemmelleştirilmesinde doruk noktasına ulaşmıştır. Bu mükemmelleştirmenintescili ise bir sanatsal imzadır. Marka, malların sanatsal imzasıdır. Kuşkusuzinsan bu mallarla yetinmemektedir; yaşam biçimleri, eş seçimi, çocuklar, mesleklerde bu güzel yaşamın bir parçasıdır.
Bu bağlamda insan mutlu/güzel biryaşama kavuşmak için kendisine yaşadığı çevrelerin sunduğu olanakları kullanmakister; bunlar maddi ve manevi olanaklardır. Ussal olarak ve sırasıyla:Ailesinden kalan mutlu/güzel yaşam modellerini korumak, İyi bir eğitim almak.Mesleğinde iyi bir başlangıç yapmak. Özel yaşamını zenginleştirecek deneyimlergeçirmek. Dünyada üretilen kaliteli tüketim mallarına sahip olmak (ev, eşya,araçlar gibi) Bütün bunlar refah toplumunun "Modernizm" bağlamındasunduğu değerler ve mallardır.
Günümüzde "modern"toplum niteliği kazanmamış - demokrasi, bireysel özgürlük, eşitlik gibiölçütler - toplumlarda bile bu maddi ve manevi değerlere ulaşılmak isteniyor.
Türkiye'de de insanın yaşamkalitesini sorgulamasının bir tarihi vardır; bunu da iki aşamada incelemekgerekir. 20.yy'ın ilk çeyreği Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yaşam kalitesidir vebu büyük ölçüde Batılılaşma projesi içinde değerlendirilmelidir. Burada"büyük aile" yaşamı incelendiğinde yaşam kalitesinin özellikleriortaya çıkacaktır. İstanbul ve taşrayı burada ayırmak gerekir.
İstanbul’da en yüksek kalitedekiyaşamın izlerini boğaz yalılarında izliyoruz. Emperyalizm ile birlikte Avrupayaşam biçimine ait sanayii mallarının ülkeye girmesi ve bunların gündelikyaşama geçmesi, değişim sürecini başlatmıştır. Örneğin, Osmanlı saraylarındaPaşabahçe cam kandilleri yerine Murano avizelerinin asılması, nesnel birdeğişimdir.
Cumhuriyet ise Türkiye'dekiinsanın yaşamı "modernleşme projesi" içinde değerlendirilmeli. Burada"çekirdek aile" gündeme geliyor; bu ailenin yaşam koşullarınıdemokratikleşme, sanayileşme süreçleri belirledi.
Sanatı, olağanüstü bir şeylekarşılaşmanın, olağanüstü bir şeyi üretmenin ya da olağanüstü bir şeyikeşfetmenin yarattığı mutluluk olarak tanımlarsak, bu insanın kendine öngördüğümutluluk/güzellik modellerinin ön örneğidir.