Etkilenme, tutulma, yüreğin hoplaması gibi durumlarıancak olağanüstü bir deneyim yaratabilir. Bu duygu ve titreşimler, yaşam deneyimininruhsal-fiziksel süreçleridir, önemli olan ise deneyimin içeriğidir; deneyimekonu olan şeydir ki, bu sanattır.

Kendini aşmak, benliğin sınırlarını geçmek, bir bütününparçası olduğunu duyumsamak, bütün bunlar sanatın gerektirdiği yoğunlaşma vegerilimdir. Kimi zaman bu duygular ıstırap kimi zaman da haz verici bileolabilir.

Yüksek sanatın düşünme biçimi bu dikey yapıdadır. Sanatınamacı alt ve üst arasında bir iletişim sağlamaktır. Sanat insanıkanatlandırmalı, ayaklarını yerden kesmeli ve sarsmalıdır. Güzel, yüksek olanınışığıdır; sanat güzelin aracıdır. Yüksek sanat olmadığımız bir yerintasavvurudur (topos). Bu, sanat zevki sözlüğünde şöyle geçer: Apotheose,Sonsuzluk, Ölümsüzlük, tanrısal esin, dahilik..

Sanat yapıtları bir sonsuzluk mitosu ile çevrilidir.Tahayyül edilen /düşlenen ve yukarıdaki bir yer olan sanata göre, sanatçınınbulunduğu yer aşağıdadır. Sanatçı yukarıdaki bir yerde var olduğunu saydığıdaha iyi bir yaşam için üretir; bulunduğu yerdeki kötülükleri yansıtırken bile,bu, daha iyi yaşam yerine göre bir üretim söz konusudur. Ulaşılmaz yerdekimutluluğa göre, bulunulan yerde mutsuzluk vardır. Mutluluk ne denli yukarıdakalabilirse, o denli güvencededir ve yıkılamaz. Bu mutluluğa erişememek, oyüksekteki şeye dokunamamak sanatın sanatçıya ve izleyiciye verdiği hazdır. *Yüksek sanat tam olarak gerçekleşseydi, normal ölümsüzler için ona ulaşmak çokzordu. Anlamak, yaklaşmak, haz. Bütün bunlar için nerdeyse izleyicinin kendisisanatçı olmalı, sanat yapıtının estetik mekânına girebilmek için. Bu kitleselolarak gerçekleşmediğine göre, sanatın yerini yedek sanat (Ersatz Kunst)alır.

Yüksek sanatın ön örneği (paradigma) ne denli popülerolursa, onun yerini alacak bir yedek örneğe duyulan gereksinim o kadar çoğalır.Yüksek sanatın paradigması yapıtlarda odaklanır; yedek örneklerin paradigmasıise kutsal törenler (ritüel) odaklanır. İçerikler yerine kültürel şemalar,sanat tüketimi kuralları, ortak beğeni ve yadsımalar, gevezelik geçer. Kutsaltörenleri öğrenmek için sanatçı olmak gerekmez, topluma katılmak yeterlidir.

 Yedek paradigmaiçinde yüksek sanatın kurgusu, sanki yüksek sanat gerçekleşiyormuş gibi,inandırıcı güvence olarak kalır. Bu ikinci sınıf bir tüyleri diken diken etmehali yaratır; inanmayan, ama bir tören dolayısıyla duygulanmak zorundabırakılan insanın durumu gibi. Büyülenme sanat yapıtının kendisinden değil,onun semantik yan ürünlerindendir. Yedek sanatta algılama, orada gerçekleşen şeyin"sanat yapıtı sanılması"na bağlıdır. Yüksek sanatın yedek örnekleri,sanat damgasıyla ve özellik şifresiyle kitlenin önüne çıkarılır ve herkezcekabul görmesi sağlanır; müzeye, arşive, koleksiyona, sergiye, gösteriye, sanattarihsel sınıflandırmaya, eğitim sistemine sokularak tanımlama (perdefinitionem) yoluyla meşrulaştırılır.

Bu durumda, bir sanat yapıtının yüksek sanat olupolmadığının hiçbir zaman kesin olarak belirlenmediği izlenimi uyanır. Kuşkuludurumlarda uzmanlara (sanat tarihçisi, eleşticiri gibi) başvurulur, ama onlarda sanki sürekli karşıtlık içindedir; hiçbir zaman bit tanımda uzlaşamazlar. Buyüksek sanat katmanındaki belirsizlik, sanat uzmanları arasındaki tartışmalarve çok keskin ve ince belirleme ve tanımlamalarla kesin bir sonuca ulaşabilir.Belirsizliğin azaltılmasına yönelik keskin incelemeler olmadan, toplumsal birolay olarak yüksek sanat düşünülemez. Yüksek sanat, bilgili ve deneyimli vesanat belleği olan toplumun anlağı ve düşleminde gerçekleşir.

Deneyimci sanat, sanat söylemindeki değişimlerinsonucunda ortaya çıkmıştır. Yaşam-deneyimine dayalı sanat tüketimi, sanat yapıtının,ancak talep edilen iç etkiler yarattığı zaman değerli olduğunu var sayar;duygular, esriklik, tutkunluk, saplantı gibi. Bunun tersi de düşünülebilir; izleyicinincanının sıkılması da yapıtın değerli olduğunun işaretidir. Öznel, kişiseltepkiler nitelik ölçütü olabilir. Birisinin canının sıkılmış olması, birtartışma ortamı açabilir. Sanatı böyle yaşam-deneyimsel açıdan ele almak, yani"evet, bu hoşuma gitti, beni sardı" demek çok yeni bir şey değil;yaşam deneyimi her zaman var, bunun içinde sanat da her zaman var oldu.. Yeniolan yaşam-deneyimlerinin bağımsız olgulara dönüşmesi ve sanat araştırmasınınve izlemenin en önemli amacı durumuna gelmesidir. Burada yaşam-deneyimi özneninözne-dışı ile ilişkisinde bir iletişim aracı.