AHLAKSIZ TOPLUMLAR
İslam toplumu Kur’an ile dirildi, yüceldi ve büyük bir medeniyet kurdu yeryüzünde. Şimdi aynı Kur’anı insan kalbine indirirseniz, beşer ne kadar da yücelik değil mi?
Peki bu nasıl yapılır?
Efendimiz(sav) “ Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!” Diyor ve bunu da Kur’an ahlakı ile yaptığını söylüyor…
Şair ne buyurmuş. “ Sevdim seni Rabbime canan diye sevdim… Ahlakını med eyleyen Kur’an diye sevdim!
Bunu hepimiz biliyoruz ama yine de o güzel dediğimiz ahlak-i değerler söz konusu olduğunda nefsimizin işine gelmediği için yapmıyoruz…
İsterseniz insanlık tarihine biraz gidelim. Oradan da günümüze gelelim istiyorum. Geçmiş milletlere ve peygamberlik tarihine baktığımızda, insanoğlu bu ahlaki değerlerden uzaklaşma yolunu hep seçmiştir. Sonunda ise azıp saptıkları için, bir müsibete uğrayarak tarih sahnesinden silinmişlerdir…
Peki gelelim günümüz insanlığına, geçmiş milletlerin yaptıkları günahları günümüz insanlığı da aynen devam ettiriyor. Batı toplumlarına bakınız, ateizm başını almış gidiyor.
Neden ateizmi ön planda tuttum, çünkü insanlık için en tehlikeli hastalık inançsızlıktır ve çaresi ise Kur’an ahlakı ile ahlaklanmaktır….
DİNLERDE AHLAKIN TEMEL USULÜ
Bu konuda Altınoluk Dergisinin “İslam Ahlak Nizamı” başlıklı kitabında ki yazarı Seyyid Süleyman Nedvi’dir. Şöyle der: “ Tevrat’taki ahlaki prensipler, hükümet ve saltanatın emirlerine itaat etmek şeklinde ortaya konulmuştur. Orada herhangi ahlaki bir usul, bir maksat, bir sebep, bir hikmetten söz edilmemiştir.
İncil’de de edebi birkaç cümle ile ahlaka temas edilmiş, bir usul, bir temel ortaya konulmamıştır. Ahlakın ne olduğuna dair bir hükme yer verilmemiştir. Mevcut bir iki ahlaki mesele de zayıf ve mesnedsiz bırakılmıştır.
Hristiyan ahlakının temel problemi şu sorularda düğümlenmiştir; İnsanın asli yaratılışı nedir? İnsan yaratılışından sade ve temiz, yani günahsız mıdır? Yoksa günahlarla yoğrulmuş mudur?
Cevap yine kitapta yer aldığı şekli ile şöyle: “ Hristiyan inancına göre; “İnsan yaratılışında günahlarla yoğrulmuştur. Günah, insanınhamurunun mayasıdır.(s. 43)
İşte bizim dinimiz onların anlayışından çok farklıdır. Aslında Hırıstiyanlık, Yahudilik gibi semavi dinlerde İslam gibi olmalı(zaten öyle idi bozdular) değil mi?
Neyse peki biz Müslümanlar niye ahlaki değerlere sım sıkı sarılamıyoruz? Bu sorunun cevabının bulunması gerekiyor.
Benim gördüğüm şu ki, biz dinimizi doğru kaynaklardan, güvenilir insanlardan öğrenemedik. Yani Kur’an-ı tam bilmiyoruz.
Burada şu tespiti yapmak isterim, Kur’an okumak, Kur’anı hayat yaşamak ile olur. Evet biz çoğumuz Kur’anı bile doğru düzgün okuyamıyoruz. Okuyanlar anlamıyor, birde anladığı halde yaşayamayanlarımız var.
Çare yok mu? Elbette var, Kur’an ile sarmaşdolaş olmak gerek. Yani Efendimiz(sav) ahlaki ile ahlaklanmalıyız.
Kolay mı? Hayır ama zor da değil. Yeter ki, bireysel manada bunu isteyelim ve Rabbimizin kapısını çalalım.
Doğrudan çevremizde güzel örnekler yok. Ama o güzel örnek biz olalım. İşte Ramazan ayı bunun için bir fırsattı.
Oruçlarını tutup, günahlardan uzak duranlardan bahsediyorum. Birde açıktan oruç yiyenler(mazeretsiz) vardı, onlar sokaklarda inananlara saygı göstermediler. Özellikle büyük şehirlerde ve giderek de sayıları artıyormuş..
Varsın artsın, dünyada bir tek siz kalsanız, yine La ilahe illallah demeli, doğru yol üzerinde yürümelisiniz…
Çünkü siz önce kendinizden, sonra diğer insanlardan sorumlusunuz. Peki kalın sağlıcakla.