Bir kötülüğe karşı çıkmak elbette erdemdir ve güzel bir davranış biçimidir; lakin o kötülüğü kendin yapmadığın müddetçe…”

Hayat bir imtihandır, bizler böyle inanıyoruz. İşte bu imtihan sürecinde, yani ömrümüz boyunca da hep iyilerin yanında yer almaya çalıştık, çalışmaya da devam edeceğiz.

Ancak konuya bir soru ile girmek istiyorum. Kim iyi insan? Bu soruyu kime sorsanız, “ Ben kötüyüm!” demez. O halde iyi insan kimdir sorusunun cevabını bulmak gerekiyor. Öyle ya herkes iyi değil, eğer böyle olsaydı, yeryüzünde huzur ve saadet asrı yaşanırdı!

Kendi tecrübelerime göre iyi insan, vicdanı ile hareket eden insandır.  Peki nedir vicdan? Biraz açayım, gerçi arif insanlara tarif gerekmez ama yine de açalım.

Önceki gün bir okuyucum, bana telefonla yeni ev kredileri hakkındaki düşüncelerini soru, uzun uzun anlattım. Bende kendisine sen bu konut kredisini kullanmak istiyor musun? Diye sordum, faiz haram ancak cazip bir kredi gibi görünüyor. Aklım, daha doğrusu nefsim ile vicdanım arasında kalıyorum. Ama vicdanımın sesini dinleyeceğim!” dedi.

Evet, insan vicdanlı ise sesini dinler de, vicdan yoksa neyin sesini dinler, elbette nefsinin sesini dinleyecektir.

AHLAK FİLOZOFLARI

Bu konu çok önemli, makaleler arasında gezinti yaparken, giriş yazısından alıntı yaptığım Yazar. D. Ali Daşçı’nın bir değerlendirmesi dikkatimden kaçmadı, sizinle paylaşım istedim. Der ki: “Vicdan, herkesle yapamadığın bir şeyi, başkalarıyla da yapmamayı emreder. “Haram fırsatları kaçırmayan insanlarda vicdan aranmaz. Konuştuklarında ahlak filozofu kesilirler de ellerine fırsat geçtiğinde dünyanın en zalimi, en alçağı olup çıkarlar. Hayatları zinayla, her türlü katakulli ile geçen insanlar kalkıp adaletten, doğruluktan söz etmeye başlamışlarsa, orada bir dengesizlik var demektir.

Ben kazandım, kime ne?” deseniz de, kazançlarınız tümüyle helal olsa da har vurup harman savuramazsınız. Kazançlarınızı toplum içindeki düşkünlerle paylaşmak zorundasınız. Yanınızdaki çorba yerken siz her gün kebap yiyemezsiniz. Yerseniz, toplumda kıskançlığı alevlendirir ve bir gün bu alevin içinde yanarsınız.

           

            Öldükten sonra bir dünyanın varlığına inanmayanlar veya inançlarında zayıf olanlar, haksızlığın karşılığını mutlaka en acı biçimde ödeyeceğine imanı olmayanlar; Allah’ı, hayatlarından çıkaranlar adil olamazlar; çünkü Mutlak Adalet kavramları gelişmemiştir. İnsanoğlu, manevi dünyasını yıktığında, helal-haram demeden köstebek gibi sürekli mal yığar; sonunda da o malı yiyemeden dünyadan göçer.

            Nefsine düşkün insanın adaletine, hakkaniyetine, ahlakına güvenilmez. Hele bu tip insanlar iktidarı ellerine geçirirlerse işte o zaman olacak olanlar olur. Feraset ehli insanlar, yüzlerine bakarak onları tanırlar ve söyledikleri şeylere asla inanmazlar.