Farklı Sanat dallarındaki kadınların kısa yaşam hikâyeleri,verdikleri mücadeleler… Ve en önemlisi bize kazandırdıkları, unutulmayanlar…

 

Tiyatro: Sarah Bernhardt (1845-1923)

Fransız aktrist Paris’te doğdu, ailesi yahudiydi. On üçyaşında çok ciddi bir şekilde kendini tiyatro eğitimine adadı ve ParisKonservatuarına girerek döneminin öcülerinden olmayı başardı. İlk kez 1862yılında sahneye çıktı. Kariyerinde hızlı adımlarla ilerliyordu ki ülkesi Prusyaile savaşa girdi, o da her şeyi bir kenara itip bombardımanların arasındakorkusuzca, uzun saatler boyunca ambulanslarda çalışmaya başladı. 1872’detekrar Odeon’a King Lear’da ki Cordelia rolüyle döndü. Ve aynı yıl ComediéFrançaise’de işe başladı. Burada büyük bir hayran kitlesi kazandı. Fakat aynızamanda Sarah, büyük tartışmaların hedefi olmaktan da kendini kurtaramıyordu.1874’e delindiğinde, o artık genellikle metres rollerindeki güzel küçük kızdeğil, tam anlamıyla gerçek bir oyuncuydu. Çevresinde, onun hem güzel bir kadınhem de iyi bir oyuncu olabilmesini çekemeyenlerin, güçlü bir karakterle kendikurallarını yaratmasını engellemek isteyenlerin karşısında, hiç bir zamanyılmadan, sadece çalıştığı için artık zaferi elinde tutuyordu. 1877’dekiHernani’deki Dona rolüyle o artık bir deha olarak kabul ediliyordu. 1880’deönemli sorunlar yüzünden topluluktan ayrıldı ya da bu güçlü kişiliği bir türlükabul edemeyenler tarafından tiyatrodan uzaklaştırıldı. Bütün bu sorunlarSarah’nın Fransa’nın en tanınmış oyuncusu olmasını engelleyemedi. Bernhardt’ınefsanesi tüm Avrupa başkentlerine, Amerika’ya ve hatta Avustralya ve Mısır’akadar yayıldı. 1880’de Sarah ilk defa Amerika’da sahneye çıktı. 15 yıl sonra,55 yaşındaki kutsallaşmış Sarah hala dimdik ayaktaydı, hatta bu yaşta genç birdelikanlı rolünü herkesi hayretler içinde bırakacak kadar başarıylaoynadı.1912’de Queen Elizabeth adlı filmde başrolde yine eşsiz bir performanssergiledi. 1915’de bir bacağı kesildi fakat bu bile Sarah’yı sahnedenindiremedi. Birçok turneye çıktı ve çeşitli ülkelerde askerler için oynadı.Dünya turnelerinde yıldızı giderek daha çok parladı. Fakat o sadece bir yıldızolmakla kalmadı, Paris’ de ki birçok tiyatronun yöneticiliğini de başarıylayürüttü. Hastalıkları devam etmesine rağmen yeni bir tarla satın aldıktan veyeni bir film sözleşmesi yaptıktan bir iki gün sonra Paris’ de öldü.

Sarah Bernhardt’ın ince uzun bir vücudu, kapkara gözleri ve“altın” gibi bir sesi vardı. Baştan çıkarmayı, acıyı, ağlatan öfkeyi ve ölümüonun kadar kimse oynayamazdı. Oyunculuk tekniklerindeki ustalığı ve çekicikişiliği onu “muhteşem kadın oyuncu” yaptı. Hala birçok kişi, Bernhardt’ınzamanın en büyük kadın oyuncusu olduğunu düşünür.

 

Plastik sanatlar: Frida Kahlo(1907-1954)

Meksikalı ressam, İspanyol bir anne ve Alman bir babanınçocuğuydu. Aşırı dindar olarak tanımladığı annesinden çok, fotoğrafçı ol an veresim yapması için onu sürekli destekleyen babası ile daha yakın oldu.Geçirdiği çocuk felcinden dolayı bir bacağı daha kısaydı ve bu yüzden hep uzunetekler ve pantolonlar giyiyordu. Meksika’nın soluyla daha lise yıllarındatanıştı. Ve hayatı boyunca politik duruşunu hiçbir zaman değiştirmedi.1925yılında bir tren kazası geçirdi ve üç ay boyunca yatağa bağlı kaldı. Bu sıradaannesinin sıkılmaması için tavana astığı aynada saatlerce kendini izledi. Buolay belki de yapacağı sayısız oto portrelerin ilk nedeni oldu. Asıl resimçalışmalarına da bu evrede başladı. Aylarca yatağa tekrar tekrar bağlı kaldı vebabasının boyalarıyla “en çok bildiği, kendini” resmetmeye başladı. Bu sıradatedavisi sürüyordu, birçok korse takmak zorunda kalıyor ve bu da ona dayanılmazacılar veriyordu. İlerde kocası olacak Diego Rivera, ülkenin en çok tanınanressamlarındandı. Frida ilk defa resimlerini ona gösterdi ve Rivera’da bu küçükkızın kabiliyetinden hayrete düştü. Frida, 1929’da kendinden 21 yaş büyük olanRivera ile evlendi. 1930’da Amerika’ya gidip, Rivera’nın aldığı siparişleribitirmesi için 4 yıl kaldılar. Kahlo bu dönemde, kendini iyiden iyiye geriçekmiş, hep Rivera’nın arkasında kalmış, sanatıyla pek ilgilenmemiştir. Sanatçıburada iki kere çocuğunu düşürdü ve hemen ardından, Rivera’yı ikna ederekMeksika’ya döndüler. Bu sırada evlilikleri pekiyi gitmiyordu, kız kardeşi de dâhil,Diego sürekli Fridayı birçok kadınla aldattı. Bir süre sonra bu dayanılmazboyutlara ulaştı. Evliliklerine karşı inancını yitiren Frida’da başka erkek vekadınlarla ilişkilere girdi. 1937’den 1939’a kadar evlerinde eşiyle yaşayanTroçki’de ilişkiye girdiği kişiler arasındaydı.1938’de Breton’un da etkisiyle,Frida, New York’da büyük bir sergi açtı ve dünya çapında büyük bir üne kavuştu.Paris’e giderek oradaki sanat olaylarını takip etti ve pek de memnun kalmayarakdöndü. Hemen sonrasında da kesin olarak Diego’dan ayrıldı. Fakat bir yıl sonratekrar evlendi. 1943’de öğretim üyeliğine başladı.1946’da sağlığı giderekkötüleşti ve bir bacağı kesildi. Yatağından çıkamadığı zamanlarda bile dersvermeyi hatta sergilere gitmeyi sürdürdü. Günlüğündeki son sözü şuydu: “Umarımçıkış neşeli olur… Ve umarım bir daha geri dönmem.” (Devamı 07.05.2018)