Metin Acıpayam: Kendinizi Tanıtır mısınız?

Ayça Çetiner Önal: Gaziantep doğumluyum. 2002 Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Oyunları Bölümünden mezun oldum. Çeşitli kolejlerde Türk Halk Oyunları – Bale – Latin Dansları – Müzik alanlarında öğretmenlik yaptım. Yine Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Programları ve Öğretim bölümünde Yüksek Lisansımı tamamladım. 2003 yılından itibaren Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörlük Güzel Sanatlar Bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktayım. Evliyim ve Yekta adında bir oğlum var.

Metin Acıpayam: Halk biliminin toplum açısından öneminden bahseder misiniz?

Ayça Çetiner Önal: Halk bilimi, “folklor” karşılığı olarak kullandığımız bir terimdir. Daha önceleri “halkiyat” denirdi. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’üne göre: “Folklor bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini,  törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır.”

Görüldüğü gibi halk bilimi çok geniş bir yelpazedir ve bir o kadar geniş bir bütünlüğü ifade eder. Başka bir deyişle halk bilimi sözlü veya görsel birbirini etkileyen bir bütünlük içerisindedir. Örneğin halk oyunlarını halk müziğinden, halkın sözlü edebiyatından, yaşanılan tarihten, yaşanılan coğrafyadan ayrı düşünemeyiz. Tarih ve coğrafya halk oyunlarına doğrudan etki eder. Tarihinde büyük olaylar, acılar, zaferler yaşamış bir toplumun oluşturduğu destanlar gibi oyunları da olacaktır. Ses ve ritim, vücut hareketleri ile dansa dönüşür. Oyuncu sevincinden zıplar veya üzüntüsünden dövünür. Bazen kartal olur uçar, bazen kuğu olur süzülür. Ancak bütün bu hareketlerini yaşadığı coğrafyanın, yaşadığı tarihi maceranın özelliklerinden alır. Karadeniz Bölgemiz soğuk kuzey rüzgârlarına açık dar kıyı şeridi ile yüksek dağlar arasında sıkışmış bir coğrafyaya sahiptir. Karadenizli genellikle balıkçılıkla geçinir. Kayıklara çekilen balıklar hızlı çırpınışlar içindedir. Bu arada esen soğuk kuzey rüzgârı Karadenizli Uşak’ları titretir. İşte bu balıkçıların, balıklar gibi çırpınıp titremeleri Karadeniz oyunlarının temelini oluşturur.

Ege Bölgemizde dağlar kıyıya dik iner, esen ılık “lodos” insana rehavet verir. İnsanda gerinme ihtiyacı doğurur. İşte zeybek oyunlarımıza bu ılık lodos damgasını vurmuştur. Buğday başakları, geniş ovalarda, hafif bir rüzgârın etkisiyle hep birlikte eğilip eğilip doğrulurlar. İşte bizim yörelerdeki halk oyunları, buğday başaklarının bu hareketi ile ilgilidir.

Yöresel Türk halk oyunlarımız da bir mozaiğin yapı taşları, figürleri gibi esas bütünün özelliklerini içinde taşıyarak bu ana bütünün karakterini kendine has figürlerle ifade eder. Esas bütün burada, ulusal karakterdir. Oynayan ve izleyen bu büyük ve kutsal bütünün bir parçası olduğunun bilincine varır. Halk oyunları yaşanılan tarihin ve coğrafyanın ürünüdür. Bağımsızlık mücadelesine doğrudan halkın katıldığı bir şehirdeki halk oyunlarında sadece müziğin ritmi düşünülmez; kız veya erkek oyuncunun yaşanılan kahramanlıkların ifadesini yiğitçe yere vuran ayak hareketlerinde görürüz. Türk halk oyunları yaşanılan ortak değerlerden beslendiğine göre yöre halkı ile duygu beraberliği içindedir. Halk oyunlarını izleyen topluluk arasında birlik-beraberlik, hoşgörü, kardeşlik duyguları da gelişir. Toplumun kendine güveni artar; halka sanatın inceliği, ruh yüceliği hakim olur.

Metin Acıpayam: Sizce kültür nedir? Yerel kültürel çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Ayça Çetiner Önal: Kültür, eski tabirle “hars” yeni tabirle “ekin” dediğimiz, bir toplumun ulusal karakterini oluşturan, yalnız o topluma özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünüdür. Bu bütünlük içerisinde, toplumun gelişme sürecinde, yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür.

Kültür toplumu yaşatan can damarıdır.  Toplumun yaşam biçimidir. Dünyaya bakış açısıdır. Olaylar karşısında, öğrenilmiş davranış biçimidir. Kısaca toplumun karakteridir. Ulusal karakterimizi yöreye ait çizgilerle, motiflerle ifade eden yöresel halk oyunlarımızı genç kuşakların zihnine, ruhuna, bedenine işlemek önceliğimizdir. Halk oyunlarına katılan gençlerimiz tarihi kostümler içerisinde tarihin sesi gibi gümbürdeyen davulların ritmi ile omuz omuza verdiği arkadaşını kardeş bilecek, ulusal heyecanı yürek atışlarında hissedecek kendini yüce toplumun parçası olarak görecektir. Biz bunu sağlamak için halk oyunlarımızı orijinalliğini bozmadan esas figürleriyle, giyim ve kuşamlarıyla halkımıza sunarak, toplumumuza “işte sen busun” demek istiyoruz.

Üniversitedeki ilk yıllarımda itibaren kurduğum Halk Oyunları Öğrenci Topluluğunun danışmanlığını ve eğitmenliğini yaptım. Böylece her yıl yenilenen dinamik bir kadroya sahip olduk. Şehir içinde ve şehir dışında, üniversitemizin birçok etkinliğinde gösteriler yaptık, çeşitli üniversitelerden aldığımız davetler ile üniversitemizi güzel bir şekilde temsil ettik. Bu topluluğumuzu son yıllarda daha geliştirdik, ismi “Gösteri Sanatları Öğrenci Topluluğu” oldu. Böylece Türk Halk Oyunları – Tiyatro - Klasik Danslar – Sinema grupları olarak geniş bir öğrenci kitlesine ulaşarak bu unsurları bir çatı altında topladım. Bütün grupların ayrı ayrı gün ve saatlerde çalışmalarını düzenledim. Öğrencilerimiz profesyonel düzeyde faaliyetlerini sürdürmektedir. Göreve başladığımdan itibaren üniversitemizin çeşitli etkinliklerinde metinlerini benim yazdığım sunuculuğumun yanında yine üniversitemizin müzik etkinliklerinde solist olarak da görev aldım.

Metin Acıpayam: Bir Gaziantep’li gözüyle Kahramanmaraş’ı nasıl anlatırsınız?

Ayça Çetiner Önal: Kahramanmaraş’ta 15 yıldan beri görev yapmaktayım. Burası benim yaşadığım bir şehirdir. Burası benim yeni evimdir. Huzur duyduğum, kendimi emniyette hissettiğim, samimiyetine inandığım, yiğitliğine güvendiğim, edebi yapısına, şairlerine hayran olduğum bir yöredir. Eee… Bu arada dondurmasından söz etmeden geçmek de olmaz. Bütün bu saydıklarımın bütünü, hepsi Kahramanmaraş’tır. Beş yaşındaki oğlum Yekta’yı bu Maraş atmosferinde yetiştirmek de bana rahatlık veriyor. Bu şehri, bu yöreyi çok seviyorum. Buranın bir ferdi olarak karınca kararınca bu yöreye hizmet etmek benim için bir onurdur ve mutluluktur.

Metin Acıpayam: Türk Halk Oyunlarının yeniden gündeme gelmesi adına ne gibi faaliyetler yapılabilir?

Ayça Çetiner Önal: Türk Halk Oyunlarının yeniden gündeme gelmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Türk Halk Oyunları her zaman gündemdeydi. Hatta Türk Halk Bilimi yelpazesinde Türk halk oyunları çok önemli bir yere sahiptir. Toplum ile her fırsatta ilişki kurabilen folklorik bir harekettir. Halk oyunlarımız gerek giyimleriyle gerek müziği ile gerekse oyunları ile izleyen toplumu, hemen, yüce tarihin içerisine çeker. Onlara tarihi ve günümüzü bir arada yaşatır. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi olarak halk için, halk ile beraber, halk ile el ele toplumun gelişmesinde katkı sağlamak istiyoruz. Üniversitemiz Rektörü Sayın Prof. Dr. Niyazi Can sanat hareketlerini desteklemekte, üniversitemiz ile Kahramanmaraş arasındaki ilişkinin geliştirilmesini istemektedir. Biz de üniversitemizin Rektörlük Güzel Sanatlar Bölümü olarak halkımızla müzik, resim, halk oyunları, tiyatro dallarında ilişki içinde olmak için çalışıyoruz. Her hazırlığımızı, etkinliğimizi Kahramanmaraşlıların beğenisine sunuyoruz. Bu faaliyetlerimizin olumlu sonuçlarını da görmekten mutluyuz.

Metin Acıpayam: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ayça Çetiner Önal: Üniversitemizin yetiştirdiği, kendi çabalarıyla güzel bir yerlere gelmiş sizin gibi bir öğrencimle yaptığım bu röportaj beni çok mutlu etti. Teşekkür ediyorum…

Bizler teşekkür ederiz değerli Ayça Hanım.