Bugün Cuma, bu mübarek gününüz kutlu olsun. Şu anda, iç ve dış düşmanlara karşı canlarını ortaya koyan güvenlik kuvvetlerimize dua ederek yazıma başlamak istiyorum. Yarabbi, sen bu kardeşlerimizin yar ve yardımcısı ol! Tabi dünyada hep iyiler ve kötüler mücadele içinde olmuştur. Dün vardı, bugün de olacak, yarında… Bu günlerde Bakara Suresinin tefsirini okuyordum, “Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne)” ayetinin açıklamasında;  “Onların kalplerinde maraz (hastalık) vardır. Allah da bu sebeple onların hastalığını arttırdı. Tekzip etmiş olmaları (Allah’a ulaşmayı yalanlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azap vardır” açıklaması yüreğimi titretti, içime bir korku düşürdü.  Tefsirde aynen şöyle yazılmış; “Bismillâhirrahmânirrahîm Kalplerinde maraz olan insanların kalplerinde hastalık vardır. Kalbin kasiyet bağlaması bu hastalığın sebebidir. Kasiyet, hem kararmayı hem de sertleşmeyi ifade eder. Kalpleri yumuşamış ve aydınlanmış olanların kalbi marazdan kurtulur. Yine Hacc Suresinde(53); “Kalplerinde maraz (hastalık) olan ve kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve sertleşmiş) olanlara, şeytanın ilka ettiği (ulaştırdığı) şeyi fitne (imtihan) kılmak içindir. Ve muhakkak ki zalimler, elbette uzak bir ayrılık içindedirler (Sıratı Mustakîm’den uzaklaşmışlardır, ayrılmışlardır)deniyor.   ZİKRİ TERKETMEK Hocama bu konuyu sordum. Aynen şöyle dedi; “ Tabi kararmış, sertleşmiş, hasta ve maraz kalplerin şifası Allah'a ulaşmayı diledikten sonra zikir yapmaktır. kişi zikir yaparsa nefs tezkiyesini gerçekleştirebilecek yani kalbindeki marazdan kurtulabilecek hale gelir. Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişi mürşidine tâbî olduktan sonra zikir yapınca, "Allah, Allah, Allah" diye Allah'ın ismini tekrar etmeye başlayınca bu kişinin kalbine Allahû Tealâ katından rahmet ve fazl, rahmet ve salâvât isimli iki grup nur gönderilir. Bu nurlar göğse gelirler, gögüsten kalbe açılan yolu takip ederler. Kalbin mührü açılmış olan kapısına ulaşırlar ve mührün üzerine baskı yaparak mührü kalbin dibine doğru iterler. Ve kalbin içindeki zulmanî kapıya ulaşan mühür, dört tane nurun baskısıyla o kapıyı kilitler ve kilitli tutar. Bu zikir süreci içerisinde o kişinin nefsinin kalbine karanlıkların girmesi mümkün değildir. Buna karşılık bir muhteşem olay tahakkuk eder. Rabbanî kapının üzerindeki mühür aşağı indiği için Rabbanî kapı açılmıştır ve oraya ulaşan rahmet-fazl ve rahmet-salâvât partikülleri kalbin içine dolar. Kalbin içindeki îmân kelimesi bir çekim gücünün sahibidir. Bu çekim gücü kalbe ulaşan fazılları nefsin kalbinin içinde biriktirmeye başlar. Ve bu nurlar îmân kelimesine yapışırlar. Zikir bittiği zaman mühür tekrar Rabbanî kapıya geri döner, zulmanî kapı açılır. Şeytanın karanlıkları kalbe hücum ederler. Ama îmân kelimesinin etrafına yerleşmiş olan fazılları oradan atamazlar. Onlar sağlam bir şekilde bir cazibe merkezine dayalı olarak orada kalacaklardır.” Dedi. NEFS TESKİYESİ İşte bu, nefsin kalbinin yavaş yavaş fazıllar tarafından işgali demektir. Bunun adı nefs tezkiyesidir. Kalpteki karanlıkların ve sertleşmenin standartlarının yok olması, buradan itibaren nefsin kalbinin kasiyetten ve marazdan korunması bu şartlarda tahakkuk eder. Yerine nur gelir ve yumuşama söz konusu olur. “Ama bir insan Allah'ın yoluna girmedikten başka şeytanın emrettiği istikamette bir ilmin sahibiyse yani insan nefsinin afetlerden temizlenmesi diye bir şeye inanmıyorsa, Allah'ın Zat'ına ruhunu göndermeyi dilemiyorsa o zaman şeytanın dediklerine tâbî olmuş olan bir insandır. Hiçbir zaman cennete ulaşması mümkün değildir. Kalbindeki maraz giderek artacaktır. Kalbi daha çok, daha çok kesif karanlıkları ve sertliği toplayacaktır. Çünkü kalbine şeytan devamlı açık olan kapıdan karanlıkları gönderir ama Rabbanî kapı kapalıdır. Hiçbir zaman kalbin aydınlanması söz konusu değildir. Onun için Allahû Tealâ diyor ki: "Onların kalbindeki karanlıkların ve marazı artırırız ve onlar için cehennemde elim bir azap hazırladık." Sebebi de onlar Allah'a ulaşmayı dilemeyi tekzip etmişlerdir. Allah'a insan ruhunun ölmeden evvel ulaşmasını tekzip etmişler, ahiret gününü yalanlamışlardır…” dedi. İşte bu insanlar için tekzip ettikleri, yalanladıkları âyetlerden dolayı Allahû Tealâ onları cehenneme gönderecek ve orada azaplandıracaktır.( Kuran Tefsiri) Ne diyeyim Allah(cc) hepimizin kalplerine kendi aşkını koysun. Aslında Rabbimiz buna hazır mesele hastalıklı kalplerimizi temizlemekten geçiyor. Kalın sağlıcakla.