Yazar Salih Tuna’nın son yazısı olan, “EzberleriBozacağım” isimli makalesini okurken, Edward Said’in hayatına anlatan YersizYurtsuz eserini okumamızı tavsiye edince, biraz araştırdım. Yazar. Said'inküçüklüğünde yaşadığı kimi ikilemlerine değinirken, "budalalıkderecesinde" İngiliz vari bir adla Araplığı su götürmez bir soyadına sahipolmanın, Hıristiyan bir Amerikan vatandaşı olarak Filistin, Lübnan ve Mısır'da,ardından bir Arap olarak Amerika'da yaşamanın Said'in kimlik ve aidiyetkonusundaki görüşlerini nasıl biçimlendirdiğini görmenin mümkün olduğunuanlatıyor.

Hepsinden önemlisi, Said'in "ülkeden ülkeye,şehirden şehre, evden eve, dilden dile, ortamdan ortama sürüklenişleri"sonucunda gelişen "yersiz yurtsuzluk" haliyle barışıp, mezhepleri veülkeleri aşan entelektüel aidiyetini bulmasının hikâyesi olarak okunabilir.

Arka planda Ortadoğu'da yaşanan siyasi olayların Said'ino zamanki bakış açısından aktarıldığı, gündelik hayatın son derece canlı ayrıntılarlabetimlendiği bu kitap, sadece kişisel yönüyle değil, "büyük ölçüde yitikya da unutulmuş bir dünyayı" gözler önüne sermesiyle de kayda değer bireser…”

Neyse meraklısına duyurulur, diyor esas konumuza geçmekistiyorum.

                 

BATILILAŞMASÜRECİMİZ SONA GELDİ

Cemil Meriç, kırkyıl öncesinden, "bütün Kur'an'ları yaksak, bütün camileri yıksak, Batı'nıngözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslam. Karanlık tehlikeli, düşman biryığın!" der.

Sözü bizim kimlikarayışımıza getirmek istiyorum. Çocukluğumuzdan beri neyse, bir çağdaşmedeniyetler hikâyesi dinledik. Çağdaşlığı ise batılı olmakta gördük. Tam üçyıldan beri, bize öyle bir hikâye anlattılar ki, gerçek sandık. Oysa masalmış.

Bizde de suç yokdeğil, Mehmet Akif’imiz, onlara tek dişi kalmış canavar olarak yazmış, hak dandeğil, güçten yana olduklarını uzun uzun anlatmış yazılarında. Sadece Akif mi?Neredeyse milli düşünen, batının çifte standardını bilen, tarihi şuuru olanherkes yönümüzü batıya çevirmenin yanlışlığını anlattı, ancak hala inanmayanlarvar.

Son 5 yıldıryakından gördüğümüz münafıklıklara ne demek gerek. Hani bunlar bizimmüttefikimizdi!

Biz de inandık,kıyafetimizi, düğünlerimizi, yaşantımızı, hatta müziğimizi, bütün değerlerimizionlara benzettik, adeta kendimizi inkâr ettik.

Şimdi bir Dirilişhikâyemiz var, umutlu olmak istiyorum, inşallah yeni nesil kendi öz kültürünüaraştırır, bulur ve yaşar.

Umutsuzum demekistemiyorum.

Kalın sağlıcakla.

 

BATILILARA BOYUNBÜKMEK

Bu günlerde, ABD ve batılı ülkelerle aramız iyice açıldı.Açıktan düşmanlık yapıyorlar. Peki neden?

Yazar Mahmut Övür, bu sorunun cevabını şöyle veriyor sonyazısında:  "Art arda gelen uzun birABD yönetimleri silsilesi 'eski' Türkiye'den memnundu; sadık, güvenilir, sıkıbir şekilde Batı yanlısı..

Sonra da bu rolün, 90'larda Sovyetler'in çöküşünden sonradeğiştiğini, Türkiye ve ABD'nin bölgesel çıkarlarının çatıştığını veTürkiye'nin bir arayış içinde olduğunu söylüyor:

"Ankara, kendisine alternatif siyasi ve ekonomikopsiyonlar öneren Müslüman dünya, Avrasya, Rusya ve Çin ile giderek daha fazlayeni stratejik bağlantılar kurmuştur."

Bunu ne zaman söylüyor? "Yeni TürkiyeCumhuriyeti" kitabının basıldığı 2008'de.

Tabii bu çatışmanın nasıl sonuçlanacağına ilişkinöngörüde de bulunuyor: "ABD'nin bölgesel meselelerde Türkiye ile yakıntemas halinde olmayı ihmal etmesi daha pahalıya mal olacaktır."

Ve kitap şu son sözle bitiyor: "Gelecek ne getirirsegetirsin, bir şey kesindir:

O eski öngörülebilir ve sadık ABD müttefiki Türkiye artıktarihe karışmıştır."

Peki bu durum,avamı nasıl etkiliyor? Ben söyleyeyim, zaten sevmediğin haçlıları şimdi daha dasevmez oldum. Çünkü benim, ülkemin ve İslam aleminin iyiliğiniistemiyorlar. Söyledikleri gibi, çağdaş ve medeni de değiller. Onlar sadece vesadece kendi menfaatlerini düşünürler. Bu kadar

Kalan sağlıcakla.