Ünlü bir Fransız düşünür “Topluma kimlik değil, değerlertemelinde yaklaşmalıyız ”diyor.

 Çeşitli terörörgütleriyle ciddi manada uğraş veriyoruz… Dışarda, olumsuz koşullar ve algısorunları, aynı zamanda sınırlarımızda yaşanan “Türbülans nedeniyle günlükbireysel yaşam, toplumsal yaşam alanları ve belirsizlikler yaşıyoruz.

Türkiye’nin kimlikler yerine; değerler temelinde bir yönetimanlayışına ve toplum sözleşmesine gereksinimi var. Seçimi hangi siyasi partininkazanıp kazanmamasından çok; kimlikler Türkiye’sinden değerler Türkiye’sine biran önce geçmemiz gerekiyor.

Ülkemizde değişik coğrafyalar var. Buna karşılık farklıdüşünce, anlayış ve yaşam biçimleri vardır. Örneğin; Doğuda ve GüneydoğudaKürtler, Karadeniz bölgesinde Lazlar var. Diğer bölgelerimizde, Arnavutlar,Boşnaklar. Yani ülkemizde birden fazla düşünce ve anlayışa sahip nüfusbarındırıyoruz. Bunun için değerler Türkiye’sine aşırı şekilde ihtiyaç duyulduğubeklentisi var. Kutuplaşma ve toplumsal uyum sorunlarının esas itibariyle siyasalve toplumsal alanda aynı ölçüde algılanması gerekiyor. Kimlikler değil, değerlerTürkiye’si olasılığını güçlendiriyor.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye siyasi tarihinde en kritikseçim öncesi sürecini yaşıyor. Ancak en sönük seçim sürecini de yaşamakta olduğumuzda gözden kaçmıyor.  Endişe içindeyaşamanın başlıca nedenlerinden birisi de; çözümü değerlerde değil kimliklerdearıyor olmamızdır.

Yıllar öncesinin siyasetçileri artık günümüzde yok. RahmetliBülent Ecevit’in Ortanın solu, Alpaslan Türkeş’in milliyetçilik anlayışının hiçbiri şuan mevcut değil. Parti liderleri aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyorlar;yalnız üslupları farklı. Bugün Cumhur ittifakı ile Ak Parti- MHP Millet ittifakıile CHP-SP- İYİ parti bir araya gelmeleri hayal bile edilemezdi. Şunuunutmayalım… Partiler ittifak yaparak seçmeni tercih zenginliğine motive etmişdurumda.  Doğrusu da bu… Hiçbir partibirbirlerine düşman kardeş değiller. Elbette farklı düşünceleri ve üsluplarıolacaktır. Bu ortaklıklar yarın TBMM’YE yansıdığında daha uzlaşmacı bir meclishayata geçmiş olacaktır.

 Seçim çalışmalarındaliderlerin üsluplarının sert olması olağandır. Çünkü sert söylemlerini anlayışlakarşılayabiliriz. Ama seçim sürecinde maalesef bunlar oluyor. Keşke olmasa.Bizim siyasi anlayışımız bu şekilde tecelli ediyor.

Avrupa bahsettiğimiz konularının hepsini yaşamış. Bu geçişkenlikten sonra her şey normaledönmüş. Bizim ülkemizde benzer dönüşümler elbette olacaktır.  Belli bir süreç gerekiyor. Sırasıyla hepsiniyaşayacağız. Günü geldiğinde seçimler daha sakin ve stressiz geçecektir.

Çok partili siyasi hayata geçilmesiyle Demokrasi, insan haklarıve özgürlüklerin temeli atılmıştı. Bazı aksamalar olması olağandır.  Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı 83 yılönce tanındı. Bunu çok erken bulanlarda halen mevcut. Ancak İslam ülkelerindenbariz bir şekilde gelişmiş olmamızı da; yine demokrasinin eseri olarak görmek lazım.İslam ülkelerinin başkenti olan Sudi Arabistan’da kadınların araç kullanmasınave sinemaya gitmesine daha yeni izin verildi. Demek ki biz İslam ülkelerinden birasır öndeyiz. Başkanlıkta olsa, parlamenter sistemde olsa bizim ülkemiz de endişeedecek bir durum yok. Zamanı geldiğinde her şey normale dönecektir.

İşte o zaman kimlik siyasetinden, değerler siyasetine degeçmiş olacağız. Geçiş döneminin sancılarını elbette çekeceğiz. Bu konu dakimsenin endişesi olmasın.

Sonuç olarak; kimlik siyaseti “İnsanları din, ırk, yaşambiçimlerine göre ayrım yapmak.

Değerler siyaseti ise “İnsanları hiçbir ayırım yapmadanolduğu gibi kabullenmek veya saygı duymak”

 Çok basit olananlayışı hayata geçirdiğimizde her şey daha güzel ve huzurlu olacaktır.

Ne kadar kolay değil mi?