Yorumculara, gazetelere ve televizyonlara baktığımızda koronalı günlerin devam ettiği haberlerini alıyoruz. Bu günler yalnız ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerini de zor günlerden geçiyor.
Yoktan var olan bir ülkeyiz. 20 yy. başlarında her tarafı düşman işgal güçleri altında kalan bir ülkeydik. Maraş’a o tarihte İngiliz ve Fransız işgal güçlerinin eline geçmiş, ülkenin büyük kısmı yine işgal altında kalmış. Maraş’tan ve Türkiye’den bahsediyoruz, Sonuç olarak ne oldu? Mustafa Kemal gibi bir komutan çıktı ve hep birlikte mucizelere imza atarak ülkemiz yeniden kurtarıldı ve kuruldu. O zamanın hasta adamı denilen Türkiye’den ekonomisi gelişmiş 20 ülke arasında yer alan ülke olduk.
+++
Uzmanlar 2021 yılının zorluklar içerisinde geçeceğini dile getiriyorlar. Kovid-19 gibi dünyayı sarsan bu virüs elbette ülkemizi de etkilemeye devam ediyor. Bunun biliyoruz ama dünyanın sonu da değil. Olsun… Bunun da üstesinden geliriz. 1974 yılında ordumuz bu kadar donanımlı değildi. Olmadığı halde birçok eksiklikleri vardı. Bunun başında çıkartma gemimiz bile yoktu! Ne oldu? Tüm ülkeler bizi yalnız bırakmışlardı! O tarihte uçaklarımızı uçuracak yedek parçalardan yoksun kaldı. Libya lideri Kaddafi tek ülke olarak uçaklarımıza yedek parça vererek bize destek olmuştu! Bunu nüfusumuzun bir bölümü biliyor. Aradan 47 yıl geçti.
Ekonomik olarak sıkıntı içerisindeyiz 1920 yılında tüm imkânsızlıklara rağmen ülkemizi kurtaran kahramanların ülkesiyiz... Şimdi aradan bir asır geçti her şey değişti. Bizde bu değişimin ve gelişimin içerisinde yer aldık. Osmanlının lale devri olmasa da üreten bir ülkeyiz. Her şeyin bilinci içerisindeyiz. O tarihlerde hiç yoktan var olan 83 milyonluk bir Türkiye’yiz Şimdi işler daha kolay, genç ve okumuş nüfusa sahibiz. Bir atasözü var. “Düşmeden kalmasını öğrenemesin” derler bu bizim için geçerli değil. Çünkü ülke olarak düşmeye ve yeniden silkinerek kalkmaya alışmış bir insanların ülkeyiz.
Evet biliyoruz… Çok lüks yaşamaya alıştık… Evet, yoksulumuz yok değil ama eskisi gibide değiliz! Çok müteşebbis ve varlıklı insanlarımız çoğaldı. Çok değil 10’lu yılların bir gerisine gidelim şöyle bir düşünelim…
Biz büyük ekonomiye sahibiz. Dünya ülkeleri ile alışverişimiz var, aynı zamanda bir NATO ülkesiyiz. Keşke tüm ülkeler bize ambargo koysalar; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanında olduğu gibi o tarihte Kayseri’de kendi uçağımız yapmışız hiç yoktan .”Kötü komşu hacet sahibi yapar” bizim ünlü atasözlerimizden birisi.
+++
Ermenistan Azerbaycan’a karşı savaş başlattı… Sonuç olarak ne oldu? 1992 yılında Ermenistan Rusya’nın desteği ile Azerbaycan topraklarının %30 işgal etmişti!
Türkiye öncülüğünde, Dağlık Karabağ olmak üzere tüm işgal altındaki topraklar geri alındı. Türk silahlı kuvvetli sayesinde… Bu kolay değil İşte Türkiye böyle bir ülke…
Yeni yıla zamlarda girdik. Enflasyona alışmış bir ülkeyiz. Bu ne ilk olacak nede son olacaktır. Mecbur kalmadıkça zam yapılmıyor. Evet, üreten bir ülkeyiz ama enerjinin büyük kısmını ithal yoluyla elde ediyoruz.
En önemlisi de: “Uzlaşıya en çok ihtiyacımız olduğu süreci yaşıyoruz.”
Uzlaşmadan en çok bencillik, olumsuz etkileniyor. Uzlaşmayı feda ettiğimiz sürece, taraflar hiçbir kazanıma sahip olamazlar. Uzlaşıda sağduyunun, hoşgörünün beslediği hakkaniyet ve çıkmaz sokakların önünü açar. Tarafları ortak paydalar ekseninde birleştirir, huzur, güven, barışa taşır değil mi? Sonuç olarak pozitif düşünmek zorundayız.
Bir örnek: “Sivil savunma sanayi büyük yatırmalara imza atıyor. Hiç beklenmedik anda: Uzay projesi gündeme geldi. Bardağın birazda dolu tarafına baksak ne kadar iyi olur değil mi?”
Koronavirüse yakalananların sayısının her geçen gün arttığını görüyoruz. Aşı tedariki de kolay olmuyor. Biz en iyisi maske, mesafe ve temizliğe dikkat edelim.