Kurtuluş ve analiz kelimeleri bugüne yan yana getirildi mi bilmiyorum ama bu gün bu iki kelimeyi yan yana getirme ihtiyacı duydum.
Analiz bir konuyu (maddi veya düşünsel) temel parçalarına ayırarak, daha sonra parçaları ve aralarındaki ilişkileri tanımlayarak sonuca gitme yoludur.
Edebiyat da ise; “ Bir bütünü parçalarına ayırarak ayrıntılı incelemektir”. Örneğin; Bir edebî eserin analizi, olayların, kişilerin ve üslûbun ayrı ayrı incelenmesi yöntemiyle yapılmakta. Analizden çıkarılan sonuç bir tartışma konusu olursa da bu duruma eleştiri deniyor…
Kurtuluş nedir? Konumuzu itibarı ile düşmanın işgalinden kurtulmak. Geniş manada ise düşmandan, illetten, dertten sıyrılmak, geride bırakmak şeklinde bir yorum getirebiliriz.
Şimdi konuyu açalım.
Birinci soru, biz neyden kurtulduk?
İkinci soru, kurtuluş acaba sadece düşmanı kovmak mıdır?
Üçüncü soru, gerçek kurtuluş nasıl olmalı?
Peki siz bu soruların cevabını düşünürken, biz analizimize geçelim.
BİRLİK OLUNCA ZAFER GELİR
Şimdi tarihe dönenlim, Maraş’ı önce İngilizler sonra Fransız ordusu tarafından işgal edilmişti. İngilizler, Ortadoğu petrollerini emmeye giderken, buraya Fransız ve yandaşları Ermenilere bırakmışlardı!
Sonrasında Sütçü İmam, kadınlarımızın peçesini açmaya çalışanların eline kırdı, vatanın kutsallığını namursun korunması gerektiğini bize yaparak öğretti. Ölümü de göze alarak. Demek ki, her Türk kutsal bildiği değerleri koruması gerekiyor.
Sonra kurtuluşumuz da, birilerinde yardım beklenmedi. Kimsenin olmadığı yerde bile ben varım demek lüzumu hatırlatıldı. Her Maraşlı, çete olarak Aslan Bey’in etrafında toplanarak, işgale karşı baş kaldırdı. Burada verilen mesajda açık. Düşmanın çizmeleri altında ezilmektese, bir olmak kurtuluşu desteklemek daha iyidir. O halde birde bir olmayanlara dikkat etmek gerekiyor. Yani bize vahdeti yakalayın deniliyor.
Sonra, Rıdvan Hoca’nın: “ Kalede Türk Bayrağı yoksa, Cuma Namazı kılınmaz!” fetvası ne kadar önemli değil mi? Burada da bağımsızlık ve özgürlük savaşçısı olmak gerektiğini. Vatan yoksa, dinimizin emirlerini özgürce yapamayacağımız mesajı veriliyor.
Yazılacak çok şey var ama şu Abdal Halil Ağayı da rahmetle anmak gerekiyor. Aslında Halil Ağa’nın söylediği kurtuluşumuzun reçetesi, analizimizin de sonucudur. Konu din bahsi diyor, ben gardaşlarımı arkadan vuramam! Diye haykırıyor. Ya mübarek sen ne büyük insanmışın!
ÖNCE VATAN
Evet, bu kent insanı kendi kendini kurtaran şehir ünvanı ile kırmızı şeritli İstiklal Madalyasını hak etti. TBMM’de bu madalyayı Kahramanmaraşlılara verdi. Şerefimiz!
O madalyayı bayrağında taşıyan her Maraşlı, İstiklaline, İstikbaline, Bayrağını, Vatanına sahip çıkmak zorundadır. Çünkü bu bir din bahsidir.
Bugün çocukluğumuzda ki gibi olmasa da, gençlerimiz çete kıyafetleri ile caddelerde yine bayramımızı kutluyor. Onları önemsiyorum, çünkü giydikleri o kıyafetlerle vatana sahip çıkacaklarını beyan ediyorlar.
Son bir şey daha kovduğumuz o düşman tekrar kapımızı çalmak, sınırlarımızı zorlamak üzere! Gelsinler, geldikleri gibi giderler. Evet, hepimiz şehit olmaya hazırız! Ancak, İstiklalimizi taçlandırmamız gerekiyor. Silah sanayi başta olmak üzere, her alanda kalkınmamızı sağlamamız gerekiyor. Diyeceğim şu ki kurtuluş mücadelesine öncülük eden Kahramanmaraşlı, imanından, yüreğinden, memleket aşkından başka hiçbir düşünmez. Ve söz konusu vatan olunca, can vermeye de hazırdır, buna da inanıyoruz. Çünkü, vatan herşeyden önemlidir.
Ama gerçek kurtuluş, sadece Fransızı kovmakla olmuyor. İlmi elimizde tutmamız gerekiyor. Zira ilmi elinde tutan, kuvvetli olur.
Kalın sağlıcakla.