Dünyada öyle hak etmediği halde başka ülkelerin kaynaklarına saldıranlar var ki, bunların sayıları hiç de az değil.

Birkaç gündür yazıyorum, emperyalist batılılar bunların başında gelir. Doğudan, batıya, kuzeyden-güneye bütün dünyaya bakın, hak etmediği başka ülkelerin kaynaklarını yiyenler tıpkı leş kargaları gibiler.  Kargalar yine doğayı temizliyorlar, bunlar bir de ayakbastıkları ülkeleri kirletiyorlar…

Zalimler; “ Ben kuvvetliyim, gücüm var, öyle hak ve hukuku bilmem, fakirmiş, mazlummuş, onun bunun malıymış beni ilgilendirmez, mazlum da olsa, söker alır, bal gibi de yerim!” diyen bu tipler son günlerde, Doğu Akdeniz’e saldırmaya başladılar. Hazırlıklar ve yığınaklar yaptılar.

Bir haber ile konuyu açayım;  “Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğünü reddedip, doğalgaz için Yunanistan, İsrail, Mısır ve ABD’yle anlaşmalar yapan Rumları, İngiltere’nin de pay isteyeceği endişesi sarmış.(İstediler bile) Devamında; “ Türkiye'nin Kıbrıs'taki garantörlüğünü reddeden ve Doğu Akdeniz'de Yunanistan ile oldu-bitti çabalarını artıran Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY), diğer garantör İngiltere'nin enerjide pay isteyeceği endişesi sardı. Fatih gemisinin sondaj faaliyetine ilişkin "Egemenliği şüpheli bölgelerde sondaj faaliyeti yapılmaması gerekir" yorumu yapan Londra yönetimi, aslında asıl gerilimi enerjide pay kavgasına tutuştuğu Güney Kıbrıs'la yaşıyor…” (Yeni Şafak)

YAYLAR GERİLİYOR

Detaylara girelim, biliyorsunuz Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki araştırma ve sondaj faaliyetleri ardından Yunanistan ile GKRY'nin bölgede artırdığı gerilim üzerine İngiltere'nin Avrupa'dan Sorumlu Bakanı Alan Duncan, Rumların Doğu Akdeniz'de hak iddia ettiği yerleri 'egemenliği ihtilaflı' diye tanımlamış ve "Biz Kıbrıs'ın başka ülkelerle yaptığı sınır belirleme anlaşmalarını onaylıyoruz ancak egemenliği ihtilaflı olan sularda sondaj yapılmasına karşıyız" demişti.

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Dr. Cihat Yaycı, Amerikan İstihbarat ve Araştırma Dairesi tarafından 1972 yılında yayımlanan 'Limits in the Seas' dokümanına dikkat çekiyor. Yaycı, makalesinde "İngiltere'nin Doğu Akdeniz'deki mevcudiyetine ve dolayısıyla GKRY'nin sözde MEB'inde hak iddia edebileceğine" işaret ediyor.

Son bir gelişme: “Doğu Akdeniz’i kendince parselleyen Rum Yönetimi, ilk doğalgaz gelir paylaşımı anlaşmasını Amerikan Noble Enerji firmasıyla yaptı. Rumlar, 2011 yılında Afrodit bölgesindeki yatakta üretimin süreceği 18 yılda 9 milyar doların üzerinde gelir elde edecek. İsrailli Delek ve Hollandalı Shell ile ortaklık yapan Noble, Mısır’a ulaştırdığı gazı sıvılaştırıp satmayı planlıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını hiçe sayan Rumların Akdeniz’e attığı tek taraflı adımlar bölgedeki gerilimi daha da artıracak. Türkiye, Kıbrıs Türklerinin haklarını sonuna kadar koruyacağını defalarca kez ilan etti. Uzmanlar ise, bölgedeki gelişmeler ekseninde, tüm tarafların kazançlı çıkması için Türkiye, İsrail ve İngiltere’nin bölgedeki ortak menfaat ve çıkarları çerçevesinde bir politika oluşturmasının kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor. Suriye savaşı bahanesiyle Doğu Akdeniz’deki donanma gücünü artıran İngiltere, sonbaharda adadaki hava gücünü de 5 katı oranında artıracak. İngiliz Hava Kuvvetleri son olarak, envantere katılmış 17 adet F-35 savaş uçağından 6’sını Kıbrıs’ta konuşlandırmıştı.

Şimdi konuyu biraz toplayalım, “Üç buçuk trilyon metreküp doğalgaz rezervi, 1 milyar 700 milyon varil petrol kaynağı, kapalı kapılar ardında yürütülen kirli pazarlıklar ve Doğu Akdeniz'de gerilim her geçen gün artıyor ve Türkiye ve KKTC'nin sürecin dışında tutulması tansiyonu yükseltiyor. Sıkıntılı sürecin baş aktörü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi. GKRY, ABD, Yunanistan, Mısır, İsrail, İtalya ve Fransa'nın da aralarında olduğu ülkelerle görüşmeler yapıyor. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise bu görüşmelerin dışında bırakılıyor. Biz ise hepsine rest çekmiş durumdayız…

Bu arada geçen hafta ABD temsilciler meclisi de bir karar alarak, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olarak değerlendirmeye aldı ve kabul edildide.

Yani utanmıyorlar, binlerce kilometre ilerden geleceksin, hak etmediğin bir toprakta çıkacak petrolü ve doğal gazı alacaksın. Bizi de 500 yıldır toprağımız olan adada işgalci sayacaksın.

Ama Türkiye'nin tavrı net, her fırsatta KKTC'nin haklarını savunacağını belirterek adanın iki halkının da eşit hakka sahip olması gerektiğini vurguluyor.

Peki çözüm var mı? Evet, herkes hakkını alırsa, sorun yok. Türkiye bunu istiyor. İşte ülkemizin yaşadığı gerçek sıkıntının nedeni…(Yarın devam edeceğim)