İnsanımız son dönemde yapılan zamlara tepki vererek, bana: “Neden bu konularda yazmıyorsun? Sen de emeklisin, sesimizi niye yetkililere duyurmuyorsun? Yoksa sen de mi ‘yandaş’ medya yazarları gibi halkın sesi olmaktan uzaksın” Diye sitem etmişler. Tabi hayatım boyunca kalemini ve aklını, kutsallarını satmayan biri olarak bu sorulara cevap verme gereği duydum.

Toplumda bir tuzu kurular var, onların işi ‘tıkır.’ Rant ekonomisi üzerinden işini kurmuş, yani onun için yapılan zamların hiç önemi yok. Hatta düzen onları da semiz hale getiriyor; servetlerine servet katıyorlar. Bankalar bunun en net örneğidir…

Ancak, garipler, fakirler, işsizler, emekliler öyle değil. Yapılan her zam onların cebinden bir miktar daha parayı alıp götürüyor. Allah yar ve yardımcıları olsun. Bende emekli olduğum için bu zamları doğal olarak hissediyor ve olumsuz etkileniyorum bu böyle bilene. Ancak, mevcut dünya ekonomik düzenini bildiğim için de sesimi fazla yükseltemiyorum!

Konunun özü şu ki; “Yapılan bu zamlar ekonomik bir netice ama siyaseti de sosyal hayatımızı da olumsuz etkileyecektir. Şöyle ki, Z kuşağı dediğimiz gençler zamla yaşamayı bilmezler, görmediler. Biz ise bir gecede yüzde bin faizle para toplamaya veya satıldığı günleri, enflasyonun yüzde yüzlerin üzerinde olduğu dönemleri biliriz. Dolayısı ile bu yeni kuşağa bu zamları anlatmak çok zor! Çünkü çevremdeki gençler diyor ki; “Evlenmek bizim için hayal oldu. Oturacak bir ev 500, binecek bir araba 200 bin lira olmuş. Biz ne düğün yapabiliriz ne de evlilik?” İşte de yok, dolayısı ile seçimlerde bize iş, aş ve eş bulacak birini arayacağız artık!” Yani haksızlar mı?

İKTİDAR OLMAK ZOR İŞ

Bir yıl önce “Ortalık karıştı, düzen bozuldu. Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali!” türküsünden esinlenerek bir yazı yazmıştım.

Şunu söylemek istiyorum, dünyada öyle bir ekonomik düzen kurulmuş ki, bu düzene karşı çıkanın kafasına vuruluyor. Sömürü düzeni giderek de keskinleşiyor…

Bu güç Dünyadaki finans sektöründe dönen paranın neredeyse 4’de 3’ünü kontrol altında tutuyorlar. Dolar ve altın fiyatlarının ayarlanmasından tutunda, Dünya Hava Yolları, DSÖ, IMF, medya sektörü, sivil toplum örgütleri v.b en etkili alanlarda hükmediyorlar.

Şimdi Merkez Bankasının para politikasını yakından izleyen biri olarak, yaşadığımız sıkıntıların nedeninin bir kısmının bu güçlerin baskısından kaynaklandığını görebiliyorum.

Ancak bizim hiç kabahatimiz yok mu? Siyasilerden mi başlayayım, kendimizden mi? Şimdi çoğu insan, siyasilerle bastırmamı isteyecektir. Oysa, ortada bir sorun varsa ki var, bu sorun da üretmiyor oluşumuzdur. Ya da ürettiğimizden çok tüketmiş olmamızdandır diye düşünüyorum.

Bakın bir toplum neye layıksa öyle yönetilir. Biz siyasilerden bizleri kılıçlarımız gibi dost doğru yönetmelerini isteseydik, eminim ki onlarda Hz. Ömer gibi olacaktı.

Peki yöneticilerin sorumluluğu yok mu? Elbette var çünkü yönetime talip olanlar onlar, başarıda başarısızlık da kendilerinindir. Dolayısı ile sonuçlarına katlanacaklardır. Ha muhalefeti de ayrı bir kenara koymak gerek. Çünkü, onlarda en az iktidar kadar siyasi gelişmelerde sorumlulukları vardır.

ÇALIŞMADAN TÜKETİYORUZ

Yazımda iğneyi kendime batırdım, çuvaldızı da siz kime batırırsanız batırın. Ancak dünyada parayı değer ölçüsü olarak aldığımızdan bu yana biz mutsuz olmuşuz, olmaya da devam edeceğiz. Paranın geçersiz olduğu cennette bile rahat durmamış ki insanoğlu! İnsanlık olarak para merkezli yaşadığımız içinde her şeyi para üzerinden değerlendiriyoruz. Bakın batı topluma emperyalist toplumlara sanki mutlular mı? Aslında biz onlardan daha mutluyuz en azından inancımız var. Onlar inancını da kaybettikleri için sanmayın ki huzurlular! Hayır hayır onlar bizden de mutsuz, işte batı toplumu kaynıyor, bakalım ne zaman çökecekler.

Neyse bizim derdimiz batılılardan öte biziz, ülkemiz olmalı. Bunun için deriz ki, “Bütün sorunların temelinde insan vardır.

İNSANIN DÜZELMEDİĞİ BİR TOPLUM DÜZELMİZ. GELİN SİYASİLERE EĞİTİM SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRİN DİYE HAYKIRALIM.

Benden bu kadar.