Rabbibiz şöyle buyurdu; “…zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler, İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlardır.” İnsanlık çok savaş gördü ancak bu yüzyılda ki kadar mazlumlar ezilmedi. Tarih boyu yapılan savaşlarda insanlar öyle veya böyle kendilerini savunabildi ancak bu asır içinde yapılan savaşlarda kimyasal silahlarla kadın, ihtiyar, çocuk demeden can alan katiller, insanlığı da yok etti… Halep karanlığa gömülürken insanlık ışıl ışıl gecelerde eğlenmeye devam mı edecek. Halep'te 'ölmek istiyorum çünkü cennette ekmek var diyen' ceylanlar aşkına duyun bu çığlığı. Bugün Halep’ten yükselen, Rahmanın arşını titreten annelerin feryadını, babaların ahu eninlerini duyuyoruz. Ey Müslümanlar! Secdelerinden başka sığınacak yerleri kalmayan mazlumlar aşkına bu çığlığı duyun, bu sese kulak verin” Diyanet işleri Başkanımız Mehmet Görmez bu daveti yaparken, bizler duracak mıyız?   “Bir doktor anlatıyor: “Halep’te yağan bombalar altında enkaza dönüşen evlere gittim, belki bir canlıya rastlarım diye. Enkaz altında üç yaşlarındaki bir çocuğun iniltisini duydum ve onu enkaz altından alarak ameliyat etmek için hastaneye getirdim. Yaralıydı ve kanlar içerisindeydi. Sağ eli yumuktu ve hiç açmıyordu. Uğraştım, açamadım. Ameliyat için narkoz verdim ve onu uyuttum. Merakla sağ elini açtığımda, avucuyla sımsıkı sarıldığı şeyin bir ekmek parçası olduğunu gördüm, yavru açlıkla baş başaydı!”   COĞRAFYAMIZ KADERİMİZDİR Mehmet Daşçı önceki günkü yazısında Suriyeli bir yavrumuzun bir dilim ekmeğe sarılışını anlatması doğrusu katılaşmış kalbimi çözde ve ağlamaya başladım. Ne bileyim belki de Allah(cc) bizlere ayna tutuyor, işte siz busunuz.  Uyuduğunuz yeter, zalime ve zulme karşı ayağa kalkın…” Evet İbn  Haldun, coğrafyalar milletlerin kaderidir der. Kaderin sahibi ise Allah’tır ama O(cc) bizim ne yapacağımızı bildiği için kaderimize yazmıştır, olup-bitecekleri. Yaşadığımız coğrafya Türk milletine büyük bir misyon yüklüyor. Çünkü dünyanın merkezinde yaşıyorsanız bir bedel ödersiniz. Dünyadaki mazlum milletleri ağabeyliğini yapacaksak, yeniden diriliş yolculuğuna çıkmamız gerekiyor. Kan içicilere dur demek gerekiyor…   SAHİ MEDENİ DİYEBİLDİĞİMİZ MİLLETLER NEREDE Tüm bu acılar ve vahşet yaşanırken, bize çağdaş medeni ülke diye bildirilen batılı ülkeler, BM Güvenlik Konseyi nerede? Tepki yok, ses yok, buda onların medeni değil haksızlık karşısında susan, canilere sessiz destek veren zalimlerden kılıyor. Ateşkes çağrılarınız kaldırmacadan öteye gidememiştir. BM süs biberi başkan ve üyeleri neden istifa etmiyor. Suriye’de işlenen insanlık suçunun asıl ve yardımcı failleri, eninde sonunda bunun bedelini ödeyecektir. O tablo hiç tereddütsüz, bigâne kalan insanlığın yüz karasıdır. Fakat o mazlumların ahı, bugün için güçlü durumda bulunan zalimlerin kalelerini mutlaka yıkacaktır. Unutmayalım, mazlumun ahı, indirir şahı! Suriye’de kaç yüz bin çocuğun yetim ve öksüz kaldığını bilemiyoruz. Sığınmacı olarak gittikleri Avrupa ülkelerinde kaybolan on binlerce çocuk var. İşte tam da bu sırada, askerimiz canı pahasına onların oyunlarını bozmak, mazlumlara bir dilim ekmek götürmek adına yaptıkları unutulmayacaktır. Birbiri ardı sıra yapılan yardım kampanyalarına şimdi destek zamanı, bu millet Suriyelileri yalnız bırakmadı. Ev verdik, ev döşedik, iş verdik. Allah her vatandaşımızdan, devletimizden razı olsun. Diyanet İşleri Başkanımız, Eğitim Bir Sen ve diğer sivil örgütlerinin yaptıkları kampanyalara bir omuz daha verelim. Kalın sağlıcakla.