Veysel Karani ( diğer adı Üveys ) yemen’in karan köyünden Peygamber aşığı olan fakat bir türlü sağlığında Peygamberimizi görme şerefine eremeyen bir veli. Peygamberimiz de o’nun manevi yönünü hissettiği; Belki de mana aleminde görüştüğü birisi o’nu ancak Allah bilir. Şu bir gerçek ; Peygamberimiz , zaman zaman bana yemen tarafından çok güzel bir koku geliyor dediği rivayet edilmektedir. Üveysin yaşlı bir annesi vardır o’na kendisi bakar. Bir gün annesinden izin ister, Resulullah’ı görmek için yola çıkar. Annesi O’na ; Oğlum çabuk git eğer evde bulamassan hemen dön geri gel diye tenbih eder. Resulullah’ın evine varır , karşısına Hz. Aişe çıkar. Peygamberimizi görmeye geldiğini söyler. Hz. Aişe ( R .anha) o’na evde olmadığını ve mescitte olduğunu salık verir. O da Hz. Aişe ye ; Ben annemden sadece evde görüp gelmek için izin aldım o raya gidemem , geldiğinde benim uğradığımı ve selamı mı söyle der kapıdan geri geri çıkar , yüzlerini kapının eşiklerine sürerek oradan ayrılır. Daha sonra Allah Resul’ü eve gelir. O kokuyu hisseder. Ya Aişe der bu eve kim geldi. Yemenden isminin Üveys olduğunu söyeleyen bir zat geldi , sana da çok selamı var der. Resulullah Ya Aişe sen onu gördün mü diye sorar. Evet gördüm der. O zaman benim gözüme bak der. O da öyle yapar. Allah resul’ü hemen evden çıkar doğru mescide varır. Ora da bulunan sahabelere ; Bana bakın ben Üveys-i gören gözü gördüm der. İşte böyle Peygamberimiz’in muhabbet duyduğu birisi. Bu mübarek zat’ın yapmış olduğu bir duay-ı , Münecat-ı sizlerle paylaşmak istiyorum . Münact şöyle başlıyor: “ Ey Alla’ hım Rabbim sensin. Çünkü ben bir kulum. Nefsimin terbiyesinden acizim. Demek beni terbiye eden sensin. Hem sensin yaratıcı. Çünkü ben yaratılmış bir varlığım, yapılıyorum. Hem rızık veren sensin. Çünkü ben rızka muhtacım ve o’na elim yetişmiyor. Demek rızkımı veren sensin. Hem sensin Malik, Mülkün gerçek sahibisin. Çünkü ben bir memluk ve köleyim; başkası bende tasarruf ediyor. Demek benim sahibim sensin. Hem sen izzet sahibisin, yücesin. Ben ise zelilim; Halbuki üzerimde bir izzet ve bir onur cilvesi görünüyor. Demek senin izzetinin ainesiyim. Hem sensin sınırsız zengin. Çünkü ben muhtaç ve fakirim; bana bu fakir halimle ulaşamayacağım bir zenginlik veriliyor. Demek mutlak zengin sensin, veren sensin. Hem ölümü olmayan devamlı hayat sahibi sensin. Çünkü biz ölüyoruz; dirilmem ve ölmemede senin daimi hayat sıfatının cilvesi görünüyor. Hem sensin baki. Çünkü ben faniyim; ömrümün sona ermesinde senin varlığının devamlı ve baki olduğunu anlıyorum. Hem sen yüceler yücesi şeref sahibisin. Çünkü ben kötülükler içinde bocalıyorum; demek şeref ve haysiyet senden deliyor. Hem sonsuz ihsan sahibi sensin. Ben ise günah işleyen bir kulum. Fakat tevbe edip pişman olunca bana ihsan kapıları açılıyor. Demek ihsanınla bağışlayıp sonsuz güzelliler bahşeden sensin. Ham günahları affeden yalnız sensin. Ben ise, günahkarım . Demek günahları affedecek senin kapından başka kapı yoktur. “ Günahlarımızın affı için Rahman ve Rahim olan Allahtan niyaz ediyorum. Rabbül Alemine emanet olun. ( devamı var.)