Yeni nesle bakıyorum da çok mutsuzlar. Oysa, her istediklerine rahatlıkla ulaşabiliyorlar. Eski rektörlerimizden biri demişti ki; “ Günümüz insanı çok şanslı, tarih boyunca bu kadar varlık içinde yaşayan başka topluluklar olmamıştır. Eskiden savaşlar oldu, açlık, kıtlık v.s...”

İsterseniz bu konuyu bir hikaye ile süsleyeyim:

“Çok eski zamanda her türlü zenginliğe sahip olmasına rağmen can sıkıntısından yakınan bir

prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o odasına kapanır, otururdu.

Hükümdar oğlunun bu hâline çok üzülürdü. Bir gün ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırıp ona oğlunun durumunu anlattı ve ondan bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi.

Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşındı, aklına hiçbir çözüm gelmedi. Üzgün ve dalgın hâlde yürürken koyunlarını otlatan küçük bir çobanla karşılaştı.

Çoban, yaşlı bilgeye “Şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de şu görünen köyden yiyecek alıp geleyim.” dedi. Bilge de kabul etti. Yaşlı bilge kafası karşılaştığı olaylarla meşgul bir hâlde hayvanlara göz kulak olurken bir koyun yavrusu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Kuzunun oradan kendi kendine

kurtulması mümkün değildi. Bunun üzerine uçurumun dibine inen yaşlı bilge, kuzuyu sırtına bağlayıp tırmanmaya başladı. İlk hamlelerinde başarılı olamasa da yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı. Bu arada kuzuyu kurtarma kaygısı yaşlı bilgenin kafasını öyle meşgul etmişti ki canını kurtarabilmek için kaçmakta olduğunu unutmuştu.

Bilge bu durumu fark edince “Demek ki bir kimse bir işle ciddi şekilde meşgul olursa can sıkıntısı çekmiyormuş.” diye düşünerek kaçma fikrinden vazgeçti. Hemen hükümdarın huzuruna çıkarak şunları söyledi: “Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını, hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin. Zamanını alan bir meşguliyet verin. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, bu sorumluluğun sonuçları ne derece ağır olursa oğlunuz kendini o ölçüde can sıkıntısından kurtaracaktır. Oğlunuzun yaşama azmi de o derece artacaktır.”

(Ekrem ACAR, Bağırıp Çağırmadan Çocuk Eğitimi, s.73-74 (Düzenlenmiştir.).

HAYAT DA HERŞEY VAR

Bu hikayeyi ilkokul 4. Sınıf Türkçe kitabında okumuştum galiba. Yapımcı diyor ki, metnin sonunda: daha doğrusu  Bilgi Dede Cevap Veriyor: “ İstediğim şeyler yani hayallerim gerçek olmayınca mutsuz olma!

Diyelim ki;  “Sürekli yüksek not almak istiysun, bu defa başaramayınca mutsuz oluyorsun!

İşin özü şu: İnsanlar çoğu zaman mutsuzdur. Bunun nedeni isteklerinin gerçekleşmemesidir.

Aslında madde insanı mutlu etmez. Etse bile geçicidir. Gerçek mutluluk ancak ve ancak, manevi mutluluktan gelir. O da yalnızca Allah’a(cc) yakınlaşma da vardır

Kalpler ancak Allah’ı(cc) zikirle mutlu olur, huzur bulur. İsterseniz deneyin. Bu gün hemen bir uygun zaman ve zeminde, O’na gidin, yalvarın, yakarın, gözyaşı dökün.

HAYALLER VE GERÇEKLER

İnsanoğlunun en büyük yanlışlarından birisi, beklendi ve hayalleridir. Çevremden biliyorum, okuyacağım, bir işe gireceğim, evleneceğim, ev ve araba alacağıb. Güzel bir eşim olacak, sonra çocuklarım okuyacak ve doktor olacak….

Olabilir mi? Olur veya olmaz. İşte mesele burada olursa mutlu oluyorsun, olmaz ise beklentin karşılanmadığı için huzursuzluk yaşıyorsun. Bunun için gelecek adına beklentilere girmemek gerek. Kula elinden geleni yapmak, sonuçlarını Rab’bine bırakmak düşüyor.

Unutmamak gerekiyor, bu dünya imtihan dünyası ve biz öyle veya böyle eşimiz, çocuklarımız ve mallarımızla imtihan olacağız.

Sağlık imtihanı, çocuklarımızla imtihan, eş ile imtihan bunların her birisi büyük olaylar. Peygamberler tarihine bakın bütün bunları göreceksiniz.

Ne diyor Kur’an: “ Sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmediği sürece cennete mi gireceğinizi zannediyorsunuz!

Bu vesile ile bütün kardeşlerimize hayırlı bayramlar diliyorum. Yolculuk yapacak kardeşlerimiz dikkatli olsunlar, kurallara uysunlar. Sağ salim, yurtlarına varsınlar inşallah.

Hadi hayırlı bayramlar.

Kalın sağlıcakla.