Büyük Türkiye’ye ülkümüz, bu ülkünün gerçekleşmesi için üç temel unsurun bir araya gelmesi gerekiyor. Birincisi milletlerin ortak ülküsü, misyonu olması gerektiğidir. Bizim milletimizin yüce ülküsü, ilayı kelimetullah davasıdır yani Allah uğrunda hakkıyla cihad etmek. Bir başka yönü ile yeryüzüne adaleti getirmektir.... İkinci bir unsur ise yetişmiş insan gücüdür. Bir başka yönü ile eğitimli toplumda diyebilirsiniz… Üçüncü unsar ise, ekonomik güçtür… Ben buna düşman oyunlarına gelmemeyi ekliyorum, çünkü takozda bir engeldir.   MARSHAL FRENİ Yazar Unca Bengin(31.10.2016)önceki gün, Marshall freni olmasaydı dünya devi olurduk başlıkla harika bir yazı kaleme aldı. Bu yazıda, Kayseri’de “gömülü savaş uçakları” ile ilgili iddialar üzerinde bir değerlendirme yaptı.  Bu konuda yerel köşe yazarlarından Bekir Doğan’da  geçtiğimiz günlerde  bir makalesi vardı. İşte Bengin’in o yazısı; “Yani Cumhuriyet’in ilanından 5 yıl sonra uçak fabrikası kurup (1928) kendi savaşan şahinlerini üreten, hatta 1950’li yıllara kadar Avrupa ülkelerine uçak satan Türkiye’nin bir anda bu sanayiden vazgeçerek ABD’ye bağımlı hale geldiği bir gerçek. Hikayenin özeti de şu:İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra elinde çok miktarda uçak ve silah kalan ABD, bunları Marshall Planı çerçevesinde “yardım” diye bir çok ülkeye dağıtıyor. O yıllarda Avrupa’ya uçak satan Türkiye’ye de diyor ki, “bu çok masraflı iş, ne kadar uçak istiyorsan ben sana yedek parçasıyla beraber bedava vereyim.” Yardım ya(!) Türkiye de kabul ediyor ve kendi ürettiği uçakları envanterden çıkarıp ABD teknolojisine göbekten bağlanıyor. Dolayısıyla da 1952’de Etimesgut’taki uçak fabrikası kapatılıp, MKE’ye devrediliyor...Bunun ne demek olduğunu da dün konuştuğum Hava Kuvvetleri’nin bu konudaki en yetkin isimlerinden emekli bir generalin şu sözleri daha somut ortaya koyuyor:“1952 yılına kadar ürettiğimiz uçaklardan 300’den fazlasını yurtdışına satmışız. Bunlardan bir tanesinin izini sürdüm ve Danimarka’da müzede gördüm. 10-12 kişilik uçak Danimarka’da 12 yıl ambulans uçak olarak görev yapmış. Hatta 1940’larda İkinci Dünya Harbi başlamadan önce Hollanda 350 tane uçak siparişi veriyor Türkiye’ye… Üretim durup dışa bağımlı hale geldikten sonra yapılan her bir dolarlık yardım ABD’ye dört dolar olarak dönmüş. Bunu ABD’liler söylüyor. Çünkü dünyadaki havacılık kuralları ancak üreticinin ürettiği parçaların kullanımına izin veriyor. Yani uçağı bedava verin her 10 yılda bir modernizasyon gereği o uçağı toplam fiyatından daha fazlasına satarsınız. Bugün sadece F16 uçaklarında kullanılan General Electric motorları için Türkiye’nin ödediği yıllık üyelik aidat bedeli 8 milyon dolar. Bu şu demek ABD F-16 uçaklarının motorundaki gelişmeleri için para harcıyor. Bu harcanan parayı da F-16 uçaklarını kullanan ülkelere motor sayısına göre bölerek onlardan çıkarıyor.”   TÜRKİYE UÇARDI Dün fabrikalarını kapatan Türkiye şimdilerde ise ‘nerede kalmıştık’ misali 2011 yılından bu yana yeniden milli muharip uçaklarını üretmek için gaza basmış durumda. İşte bu noktada da doğal olarak Türkiye engellenmeseydi bugün hangi konumda olurdu sorusu akla geliyor. Generalin bu soruya verdiği yanıt da şöyleydi: “Bugün dünyada gerçekten uçak üreten ABD, Rusya, Fransa, Çin ve Brezilya var. Altıncısı yok. AB Fransızlarla birlikte üretiyor. Yani ana üreticiler ABD, Rusya ve Fransa. Eğer devam etseydik biz de bunların içinde olacaktık.”   OLUR MUYDUK? “Olurduk tabii, çünkü o dönemde uçak üretmek çok önemli. O teknoloji Türkiye’ye gelmiş. Bu arada Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ gibi çok önemli isimlerin yanı sıra Almanya’dan gelen çok sayıda bilim adamı da var. Yani her şey müsait. Türkiye’de şu anda da uçakla ilgili inanılmaz parça, malzeme  üretimi var. Türkiye Boeing’e, Airbus’a parça satıyor, o teknoloji var Türkiye’de. Yani o zaman devam etseydi bugün Fransa neyse Türkiye de öyle olurdu. Keşke Türkiye bu hatayı yapmasaydı ama hiçbir şey için geç değil...” Evet yazımın girişinde süper güç olmak için yetişmiş insan kaynağımız olacak demiştim. Hatırlarsanız bir zaman beyin göçümüz vardı. En zeki ve çalışkan çocuklar yurt dışına kaçtı. FETÖ’ün de hedefinde zeki gençler vardı… Son söz Büyük Türkiye için büyük hedefler koymalı, genç nesli doğru yönlendirmeli ve yatırım ekonomisini tercih etmeliyiz. Kalın sağlıcakla.