Türkiye’nin her yeri Kahramanmaraş’a mı benziyor, yoksa buranın apayrı bir yerimi var? Bu konuyu tam olarak bilmiyorum. Ben ilimizden bahsetmek istiyorum: Burada işiniz ne olursa olsun, hep zorluklarla karşılaşır, birilerine yaranmak zorunda kalırsınız.
Gerçeklerle kimse yüz yüze gelmek istemez. Adını dahi duymak onlara ağır gelir. Bunun içerisine yerel medyayı katabilirsiniz. İnsanlar her ağzını açtığında yerel medyanın görevini yapmadığını söyler. Buna bende katılıyorum. Yerel medya tam olarak görevini yapmıyor veya yapamıyor.
Bizim de “Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesi” olarak görevimizi istenilen düzeyde yaptığımız söylenemez. Birçok konuyu ya pas geçiyor ya da yüzeysel olarak geçiştiriyoruz.
Çünkü ne zaman, nasıl bir tepki alacağınız belli değil. Sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.
Yıllar önce Necip Fazıl Yenişehir hastanesi yerinin tarla sahiplerine haksızlık yapıldığının haberini aldık. Hastanenin karşısına gelecek olan değerli yerlerin yakınlarına peşkeş çekildiğini tespit ettik. Hak sahiplerine arkalarda bulunan tarlalarda 45-50 kişiyi ortak edildiklerini öğrendik. Gazetede çıkan haber üzerine proje iptal edildi. Yaklaşık iki yıl kadar hastanenin yapılması ertelendi. Ama en önemlisi yüksek mahkeme o gün peşkeş çekilen yeri eski sahiplerine iade etti. Hak yerini buldu.
Tekrar başa dönüyorum. Her ağzını açan yerel gazetelerden şikâyet eder. Gerekli maddi ve manevi desteği de vermez. Sıkışınca da gazetenin kapısını aşındırır. Konuşur da konuşur. Geçen günde yine bir konu geçti. Dondurmanın tarihi ile ilgili röportajı bir ilim insanı verdi.
Röportaj da kötü niyet olmasına zaten ben izin vermem. Verilen tepki oldukça farklıydı. Tepkiyi verenle aramızda olan yılların dostluğu beni şaşırttı.
Etrafımıza baktığımızda komşu illerin bizden daha çok geliştiğini görüyoruz. Çünkü… Oralarda yerel gazeteler çok güçlü. Bayiden gazete alanlar mutlak suretle bir de yerel gazete alırlar. Bu bir alışkanlıktır yerel gazetelerde. İllerinin kalkınması için çaba harcarlar.
Eksikleri yapılması gerekenleri ilgili makamlara iletir, gerektiğinde vekiller aracılığı ile TBMM’ye taşır, sonuç alıncaya kadar takip ederler.
Son zamanlarda birçok yerde yıkım kararı alınıyor. Biz bunların çoğuna olumsuz buluyoruz. Haberlerini köşemizde ve manşetlerimize taşıyoruz…
Basın yalnız açılışları, ziyaretleri gazete sütunlarına taşımaz. Devlet basına kamu görevi vermiştir. Onu yerine getirmeye çalışır. Ama bunu yaparken de halkın da desteğine de ihtiyaç duyar. Halkın desteğini de arkasına alamadığında rutin haberlerle işi götürmeye çalışır! Merhum Gazeteci Nadire Tolun-Saim Emirmahmutoğlu -Şeref Turhan ve Osman Sayın gibi gazeteciler beyaz ata bindiler ve uzaklara gittiler.
Bizler bulunduğumuz ortamda onların 30-40 yıl önce yaptığı gazeteciliği yapmak imkânı bulamıyoruz. Bunu hak ediyor muyuz? Tabi ki ediyoruz…
Çünkü birisinin gerçekleri yansıtması diğerlerini rahatsız ediyor ve karşı atağa geçiyorlar.
Biraz sebeplenmek için. Sebeplense bir şekilde ihtiyacı var diyebilirsiniz.
Ama… Eski Belediye Başkanı Ali Sezal’ın dediğini burada yazmıyorum. Etik olmaz ama çok da ucuza satılmalarına asla razı değilim.
Nasıl ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları ise Ulusal da Yerel medya da demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Birinin olmadığı yerde, ne insan hakları, ne özgürlük, ne de demokrasi tam olarak işlevlerini yerine getirebilir!
Buna karşı şehirlerin kaderini değiştirmek için işbaşına getirilen yetki sahipleri, medyaya öcü gözüyle baktıklarından ötürü, istenilen başarı yeteri kadar sağlanamıyor.
İlimizde ticaret yeterince gelişmiyorsa bunda yerel medyanın yetersizliği rol oylanmaktadır.
Diğer taraftan:
Yerel medyanın güçlenmesi, sermayenin yaygınlaşması ve doğru bilgilendirmenin doğmasıdır. Şehrimizde sosyal aktivitelerin azlığı, bunların yaygınlaşması için medya desteğine ihtiyaç vardır.
Bizlerde bunları yazdık.
İsa’ya da, Musa’ya da yaranmak isteyen varsa buyursun yaransın…