Siyaset son sürat yine kendi mecrasında bildiğini okumaya devam ediyor. Bu keşmekeş içerisinde üstüne bir de 8 Mart dünya kadınlar günü gelmez mi. Yeme de yanında yat.
Ülkenin ve milletin ve dahi vatanın selameti artık çok da umurumuz da değil galiba. Varsa yoksa kadınlar. Sağa dönsen kadın sola dönsen kadın, aşağı kadın yukarı kadın. Gece de kadın gündüz de kadın. Soğuk sıcak, kar, yağmur, fırtına hiç fark etmez, her an da ve her zaman da kadın.
Medya da her gün yeni bir kadın cinayeti haberi. Son gündemde ki ise cinayet değil, cinayete tam teşebbüs. Yine aynı klişe sözler. Vay efendim şöyle, vay efendim böyle. Sırf konuşmuş desinler diye konuşan kelli felli adamlar.
Nihayet birilerinin aklına gelmiş ve mecliste kadın cinayetlerinin nedenleri, niçinleriyle alakalı bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiş.
Umulur ki ayağı yere basan, gerçekçi çözüm yolları bu komisyon marifetiyle ihdas edilir.
Bize göre ilk ve en önemli tedbiri buradan ilgililerin dikkatine sunalım ki bu çorba da bizim de tuzumuz olsun.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye kapitalizmin çok popüler bir kuralı vardır, hepimiz biliriz. Kadına yönelik her tür şiddetin, özellikle küçük kız çocuklarına yönelik istismar haberlerinin ister görsel ister yazılı medya da yer almaması gerekiyor. Bu tür haberlerin medya da sıkça yer alması bu işe meyyal olanların uyarılmasına neden olduğu kanaatindeyim. Sırf medya da yer almak için bu işi yapanlar var.
Gelelim konunun diğer bir boyutuna.” Hayat kısa, değmez bir kız” diye bir söz vardır, Bu söz boşu boşuna deyim halini almamıştır.
Hani diyorlar ya kadın erkek eşittir, ya da eşit olmalıdır. Aslında erkeğin kadından üstün olduğu bir safsatadan ibarettir. Allah (c.c) “ Biz erkeği kadına bir derece üstün yarattık” diye buyururken aslında şuna vurgu yapılıyor. Biz erkeği ve kadını yarattık, bu yaratılış sürecinde erkeği kadına bir derece üstün yarattık deniliyor. Sebep niye denir mi. Elbette denmez. Çünkü “Hikmetinden sual olunmaz” diye de iman zeminimizi oluşturan önemli bir argümanımız var.
Edebiyat dünyasının ünlü simalarından olan İrlandalı oyun yazarı, romancı vs..Oscar Wilde şöyle demiş.” Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar erkeklerin son aşkı olmasını ister”
Buradan tekrar hayat kısa değmez bir kıza sözüne dönelim. Bir delikanlı bir güzele gönlünü kaptırır. Ancak ona kavuşamayınca karalar bağlar., Genci teskin edip bir an evvel kızı unutup hayat yolculuğunu sağlıklı şekilde sürdürmesi için söylenmiş bir söz.. Çünkü erkek milleti her ne kadar kendini kadından üstün zannetse de bir gerçeğin asla farkında değildir. O da erkeğin duygusal, kadının mantıklı olduğu gerçeğini bilmez ya da kabullenmek istemez.
İstisnalar dışında seven erkek ilk sevdiğini bir ömür unutmaz ve ondan kolay kolay vazgeçmek istemez. Tam tersine kadın ilk ya da ikinci ya da üçüncü fark etmez bunları kolayca unutur ve son evlendiği, özellikle de birlikte olduğu erkeğin dışındakileri hayatından kolayca çıkarır.
Yani özetle Oscar Wilde’nin dediği gibi erkekler ilk sevdalarını ve sevdikleri kadının ilk sevdalısı olmasını isterken, kadınlar ise tüm eski hikayeleri kolayca çöpe atıp son birlikteliğini sahiplenir.
İşte sırf bu yüzden ayrıldığı karısını unutamayan, onu bir başka erkekle düşünemeyen, “Gücü yeten gücü yetene” felsefesini şiar edinmiş yaratılış olarak Allah’ın bir derece üstün yarattım diye buyurduğu, zayıf karakteri nedeniyle kendisine lütfedilen bu üstünlüğü nefsinin bir anlık dürtüsüne kurban eden erkeklerin eylemidir kadına şiddet.
Olayın bir çok yönü var elbet. Ben sadece farklı bir perspektif ortaya koymak istedim. Kaldı ki medyada gözümüze sokulan kadına şiddet haberleri bir bakıma “ Cambaza bak cambaza” deyişiyle farklı bir boyutta ele alınabilecek, asıl amacı çok daha fazla şiddeti ve acıyı içerisinde barındıran bir alanı gözden kaçırmanın hesaplarıdır.
Hem ülkemiz de hem de dünyanın her yerinde çok eski tarihten bu yana çeşitli yollarla ağlarına düşürdükleri, çoğunluğu küçük yaşta olan kızları çeşitli amaçlarla” Para, şantaj, terör, küçük yaşta kızlara olan meyil” gibi nedenlerle sayısı medya da yer alan kadına şiddet haberlerinin kat be kat üstün de olmasına rağmen bilinçli olarak medya da çok yer almayan acıların gün yüzüne çıkmaması içindir.
Bunun en son somut belgesi ise Cumhuriyet gazetesinde kendini köşe yazarı olarak gören bir zavallı kadının kızları baba ocaklarını terk etmeye, cinselliğin serbestçe yaşanması için sokağa çağıran sözleridir.
Siyaset ve iktidar uğruna feminist rüzgârın her esintisine kapılıp gittiğimiz sürece aile hayatımız çürümeye ve yıkılmaya mahkûmdur.
Aile eğer söyledikleri gibi toplumun ve devletin temeli ise iktidar sahiplerinin bir an evvel buna göre davranmaları gerekiyor. Geç olmadan
Son söz:
“İki büyük nimetim var, biri anam biri yarim” diye türkü yakan bu milletin erkelerinin tamamını potansiyel şiddet yanlısı görmekten de bir an evvel vazgeçilmelidir.
Sağlıcakla kalın.