Üç ayların içerisindeyiz ve inşallah Rabbimiz bizi Ramazan ayına ulaştırır… Nisan ayı rahmet ayıdır, yeniden diriliş, güllerin açtığı, sevdaların yeşillendiği, bolluk ve bereketin yaşandığı zaman diliminin adıdır… Artık ağaçlar yapraklarını açtı, insanların hafta sonu kırlara koşmaya başladı, bizde dostlarla böyle yeşille mavinin kol kola verdiği bir mekanda, dostlar meclisinde bulunduk. Kahramanmaraş çok güzel bir kenti, çünkü insanı güzel, maneviyati var, huzurlu, hala gelenekleri ile yaşıyor. İnsanların birbirlerinin yüzünü bakıyorlar v.s Bu günlerdi bir araya gelindiğinde, öncelikle ülke meselesi konuşuluyor, şehitlerimiz rahmetle anılıyor, üzerimizde oynanan oyunlar ele alınıyor ki, vatandaş terör fitnesi konusunda ‘emperyalizmin takkesi düştü, keli göründü’ diyor. Terör fitnesi dedimde, aklıma tarihten bir dönem geldi. “Hz. Ömer (r.a), yaralanınca, hilâfete geçecek kimsenin tayin edilmesi için altı kişiden oluşan bir şura oluşturmuştu. Bunlar Hz. Ali, Osman, Sa'd İbn Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zubeyr İbn Avvam ve Talha İbn Ubeydullah (r.anhum) idiler. Yapılan görüşmeler neticesinde, şura üyelerinden dördü feragat edince görüşmeler Hz. Osman'la Hz. Ali üzerinde devam etti. Şura başkanı Abdurrahman İbn Avf, geniş bir kamu oyu yoklaması yaptıktan sonra Müslümanların bu iki kişiden birisinin halife seçilmesi üzerinde mutabık olduklarını gördü. Hz. Ali (r.a)'i çağırarak ona; Allah'ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer'in uygulamalarına tabi olarak hareket edip etmeyeceğini sordu. O, Allah'ın Kitabı ve Resulünün Sünnetine tam olarak uyacağı, ancak bunun dışında kendi içtihadına göre davranacağı cevabını verdi. Aynı soruyu Osman (r.a)'a yönelttiğinde o, bunu kabul etmişti. Bunun üzerine Abdurrahman İbn Avf, Osman (r.a)'ı halife atadığını ilan ederek ona bey'at etti. Hz. Osman (ra)'a ikinci olarak bey'at eden kimse Hz. Ali (r.a) olmuştur. Peşinden de bütün Müslümanlar ona bey'at ettiler (İbn Sa'd, a.g.e., III, 62). Osman (r.a)'ın hilâfete geçişi Hicri 23. senesi Zilhicce ayının sonlarında olmuştur. Hz. Osman (r.a), devlet idaresini devraldığı zaman İslâm fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu. Hz. Ömer (r.a) devrinde Suriye, Filistin, Mısır ve İran, İslâm topraklarına katılmıştı. Hz. Ömer (r.a)'ın güçlü idaresi, fethedilen bölgelerde otorite ve düzenin sağlam bir şekilde yerleşmesini sağlamıştı. FİTNE UYANIYOR Hz. Osman'ın ilk altı yılı fetihlerle geçmiştir. Son altı yılı da bazı problemler ve karışıklıklarla geçmiştir. Bu son altı yılda fitne yavaş yavaş uyanmıştı. Resulullah'ın sırdaşı Huzeyfe bin Yeman'ın ifadesi ile Hz. Ömer'in şehid edilmesi ile fitne kapısı kırılmıştı. Hz. Ömer de, fitneyi içeri salmayan kapının kırılması durumunda bir daha kapanmayacağını dile getirmişti.
Bu dönemde sahabe neslinin büyük bir çoğunluğunun vefat etmiş olması, yaşayanların çoğunluğunun da kendi köşelerine çekilmeleri. Onların azalması bir cihetle hayrın azalması demektir. Önce kabiliecilik fikri yaygınlaştı. Yahudi unsuru ise, İslâm Ümmeti'ni parçalayıp yok etmek için İslam'ın temel prensiplerini hedef almıştı. Müslüman olduğunu iddia ederek ortaya çıkan bir takım Yahudi asıllı kimseler, zuhur eden huzursuzlukları körükleyip fitne alevini her tarafa yaymaya çalışıyorlardı. Bunlardan birisi etkili nifak hareketlerinin ortaya çıkmasını sağlayan ve tam bir komitacı olan Abdullah İbn Sebe'dir. İbn Sebe Yemenli bir yahudidir. O, samimi kimselerin haklı şikayetlerini kullanarak insanları Hz. Osman'a karşı kışkırtıyordu. Bir taraftan "ric'atı Muhammed" (Muhammed (s.a.s)'in tekrar dönüşü) düşüncesini yaymaya gayret gösterirken, öte taraftan Peygamber'in peşinden hilâfet hakkının Hz. Ali (r.a)'a ait olduğunu ve bunun da Allah tarafından belirlenmiş bir gerçekten başka bir şey olmadığını yayarak, daha sonra ortaya çıkacak Şia akidesinin temellerini atıyordu. Onun yaydığı düşüncelere göre Ebû Bekir (r.a), Ömer (r.a) ve Osman (r.a), Hz. .Ali (r.a)'ın hakkını gasbetmişlerdi.” ( Sorularla İslamiyet) Tabi diğer bazı etkenlerde vardı ama, şu İbn Sebe’nin fitnesine dikkat çekmek istedim. Benzer fitneler tarihimizde de görülür. Bu yazıyı okurken, günümüz fitneleri hakkında neler düşündünüz bilmiyorum ama, sanki tarih tekerrür ediyor. Birlik olmak gerekiyor. Dikkat etmek gerekiyor değil mi? Hadi kalın sağlıcakla.