ABDÜLHAMİTHAN CAMİSİ Yirminci yüzyılın sonunda başlanılıp yirmi yılı aşkın bir sürede ancak yapılabilen büyük bir camidir. Büyük ve görkemli bir yapısı vardır. Cami içindeki yazıları Maraşlı bir yazı ustası Arif Yücel yazmıştır. Caminin iç süslemesi özgün sayılabilir. Bunun dışındaki tüm özellikleri toplama yöntemi ile düzenlenmiştir. Bu camide ülkemizin önemli ve güzel camilerinin hemen hepsinden bir iz bulmak olanaklıdır. Görkemli bir tepeye yapılan bu caminin her yönüyle özgün olması daha doğru olurdu. Caminin çevresindeki alanların işyeri olarak yapılmaması ve cami bahçesinin daraltılmaması gerekirdi. Ana yollara yakın olmayan bu caminin önemli ölçüde park sorunu olduğu da açıktır. Ancak herkes caminin büyüklüğü, görkemliliği ve kente egemen bir tepede konuşlanmış olması nedeniyle övünmektedir. TAŞ MEDRESE Ulu Caminin hemen yanında Şekerdere, Akdere ve Kanlıdere’nin kesiştiği yerde yapılmıştır. İçinde mescit, medrese ve türbe bulunmaktadır. Yapının bir kesimi dereye çok yakın olduğu için yıkılmıştır. Bu yıkılan yere türbenin eklendiği belirtilmektedir. Alaüddevle Beyin kızı adına yapılmış olan türbede Alaüddevle Beyin kızı ile kör olan oğlu Mehmet Beyin yattığı söylenir. Halk arasında Kral Kızı Mezarlığı diye de anılmaktadır. İlde ilk müze burada kurulmuştur. ACEMLİ CAMİSİ yüzyılda İskender Bey adına yapılmış iken yıkılan bir caminin yerine yirminci yüzyılın başlarında yeniden inşa edilmiş bir camidir. Bu yapı kentteki Osmanlı’dan kalan tek eser gibidir. Cami girişindeki şadırvan havuzu ve medrese bölümü ile birlikte özgün biçimini hemen hemen korumaktadır. ELBİSTAN ULU CAMİSİ Bir görüşe göre Mimar Sinan Elbistan Ulu Camisi ile Edirne Üç Şerefeli Camisinin kubbelerini inceleyerek kubbe mimarisini geliştirmiş ve en sonunda gerçekleştirdiği Selimiye Camisi ile doruk noktaya ulaşmıştır. Elbistan Ulu Camisi Selçuklu, Memluklu ve Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. KADILI CAMİSİ Yörede yetişmiş köknar ağaçlarından elde edilen kütüklerle yapılmış bu cami batı köylerimizin ilk Cuma namazı kılınan camisidir. Ahşap ustalığının bir güzel örneği olan bu cami onarım düşüncesiyle epey değişikliğe uğrasa da özgün biçiminden izler taşımaktadır. Dereboğazı köyümüzün Kadılı obasındadır ve ibadete açıktır. GÜLNAZ HATUN CAMİSİ Çağlayancerit ilçemizde hayırsever bir hanımın yaptırmış olduğu bir camidir. Geçirmiş olduğu değişikliklere karşın ahşap ustalığının güzel bir örneğidir. Hemen yakınındaki Helete kasabasının camisi de eskidir ama Helete’deki cami onarımlarla özgün biçimini yitirmiştir. BEDESTEN VE ÇARŞILAR 1526 tarihli Tahrir Defterine göre Maraş’ta toplanan vergilerin tarımla ilgili olanları yüzde on dolayında idi. Bu da bize kentin bir zamanlar ne denli bir sanayi ve ticaret merkezi olduğunu göstermektedir. Maraş Çarşısını ve Maraş Bedestenini Dulkadiroğlu Alaüddevle Bey yaptırmıştır. Günümüzde Belediye Çarşısı olarak bilinen çarşı Ulu Camiden başlayarak Çarşıbaşı’ndaki Bedestene dek uzanmaktadır. Oradan Demirci Çarşısını geçerek Sarayaltı’ya uzanan bu yol Uzunçarşı olarak adlandırılırdı. Bu yapılar çevresindeki hanlarla, hamamlarla ve camilerle desteklenerek bir bütünlük oluşturulmuştu. Kentin Kurtuluş Savaşı sırasında harabe olan bedesten korunabilecek bir yapı iken 1960’ta yıkılmıştır. Ben onun ne zorluklarla yıkıldığını dahası ayakta kalmak için ne denli direnç gösterdiğinin tanıklarından biriyim. Onun gibi Ulu Cami ile Kıbrıs Meydanı arasındaki yol genişletilirken kapalı çarşının bir sırasının yıkılmış olduğunu da yıkım sırasında görmüş biriyim. Bunlara geri kalanlar için işyerlerini kullananların düzeltmek adına bozduklarını da eklemem gerek. Siz de böylelikle Ulu Camiden Kıbrıs Meydanına oradan Çarşıbaşı’dan Sarayaltı’ya değin o büyük ticaret alanının ufak tefek nedenlerle yok edilmesinin ne denli yanlış bir eylem olduğu görüşünü benimle paylaşırsınız sanırım. Bu çarşılar eskiden arasta, bedesten, çarşı, dükkan, hamam, boyahane, kirişhane, debbağhane, macunhane gibi birimleri ile bölgenin ekonomik alanda bir merkezi konumunda imişler. Bugün bedesten artık kasaphali olarak anılan önemsiz bir ticaret alanıdır. Kapalı Çarşının kimi bölümleri yıkılmış, büyük bir bölümünün üstü açılmış daha da kötüsü özgün yapısı ileri derecede bozulmuştur. Yol yapma ya da onarım yaparken bozma işi bugün de sürdürülmektedir. Ayakkabıcılar çarşısı, bezirganlar çarşısı, Dua Kubbesiyle yaşama tutunmuş kurtarılmayı beklemektedir. 2003-2004 yılları arasında Kapalıçarşı ve Belediye Çarşısı bir onarım görmüştür, daha sonra da 2011-2014 arasında ikinci bir onarımla çarşılar bugünkü durumuna kavuşmuştur. Şimdiki durum yapının özgün durumunu yansıtmasa da beğenilmektedir. Maraş’ın imarında emeği geçenlerin başında Süreyya Yücel gelir. Yücel Afyon İl Özel İdaresinde mimar olarak çalışırken Afyon Valisi Fahrettin Kiper ile yakın dostluk kurmuştur. Fahrettin Kiper’in Afyon’dan Maraş Valiliğine atanması üzerine, onun isteği ile Maraş’a belediye mimarı olmuştur. 1933-1935 yılları arasında yeni düzenleme ve imar çalışmaları yapmıştır. Bir yandan tarihi yapıları onarırken bir yandan da Uzunoluk Deresini kapatarak dereyi bir caddeye dönüştürmüştür. Bu sırada kapalı çarşının yıkılmasının üzüntüsünü bütün yaşamı boyunca çekmiş olmalıdır. Her yerde Maraş Kapalı Çarşısını yıkmakla büyük yanlış yaptım, demekten kendini alamamıştır. 1960 ihtilali sonrasında Maraş imar görmüş ama bu arada eski bedesten büyük uğraşlar verilerek yıkılmıştır. İhtilalden önce eğlence alanına dönüştürülen sit alanı olan kalemiz ihtilal sonrası içine bir de müze yapılarak tarihi dokusundan iyice uzaklaştırılmıştır. Kalemiz o günden beri kendini toparlayamamıştır. Buna karşın bu yıkımı yapanların birkaçı bağımsız olarak Maraş’tan milletvekili ya da belediye başkanı bile seçilmiştir. Bedestenin yerinde bugün Kasaphali denen içerisinde ancak birkaç kasabın bulunduğu iğreti bir yapı bulunmaktadır.