Güne ulusal basını okuyarak başlarım, köşe yazarlarından ise iki hemşehrimizi mutlaka takip ederim, Ahmet Taşgetiren ve Abdurrahman Dilipak, kalemi keskin iki isim, tabi bunlarla birlikte takip ettiğim, enaz on yazar daha vardır. Bunların düşünceleri de farklıdır. İyi de oluyor , iki tarafı da okuduğunuzda, büyük fotoğrafı görmeniz daha kolay oluyor.
Öyle ya net görmektir önemli olun. Bulanık gördüğünüze aldanabilirsiniz. Peki Türkiye’de dünyada neler olup bitiyor? Geçen hafta ki yazısında Dilipak şöyle bir tespit yapmış; “Sanırım büyük fotoğrafın ortaya çıkmasına daha bir iki ay var.. Fotoğrafın tamamı ortaya çıktığında bir başka gerçekle yüzleşeceğiz, o da bu işin
uluslararası ayağı… Hep söylüyorum, bu senaryo Türkiye’de başlayıp biten bir senaryo değil.. Bu işin sermaye, siyaset, bürokrasi, STK ayağı var, medya ayağı var, ama iş bundan ibaret değil. Bu işin diplomasi ayağı da var. Vatikan, İsrail, Almanya, ABD ayağı var. NATO ayağı var.. İngiltere ayağı var ve 140 ülkede ayağı olan bir örgütten söz ediyoruz..” Bu arada bu tespitin üzerine Tamer Korkmaz’da, hadiselerin uluslar arası ayağı ile ilgili yine geçen hafta ardı artına üç yazı kaleme aldı. Yazısında, derin ABD, Masonuk güçler v.s uzun uzun anlatmış. Fırsat bulanların okumasını tavsiye ederim.
DİKKATLİ OLMALIYIZ Peki diğer hemşehrimiz Ahmet Taşgetiren de Ortadoğu’da ki hadiselerin perde arkasını anlatarak; “Amerika Irak'a iki kez KÜRT KARTI için girdi! Araplar'ı bir yana, Kürtler'i bir yana itti! Operasyon buydu. Kafalarındaki modeli uygulamak için güneyden geleceklerdir! Buna bizim gibi itirazı olanlar da destek çıkanlar da var! Bu nedenle istihbaratın hiç olmadığı kadar önem kazandığı bir yoldayız...
Dünya yeniden kurulurken hem ülkemizi korumak hem de pastadan büyük pay almak için çaba harcamalıyız... İstihbarat savaşlarının tam ortasındayız... Ajanlar vadisinin içinden geçiyoruz... İçeride-dışarıda operasyon üstüne operasyon yapılıyor... Dikkatli adım atıp sonuca kilitlenmeliyiz. Milletçe...”
BU ÜLKEDE YAŞAMANIN BEDELİ Bölgemiz en sancılı bölge, ülkemiz bu coğrafyanın en kritik jeo-politiğine, jeo - stratejiğine sahip. Ve Türkiye bu coğrafyanın makus talihini değiştirme ya da daha özgün ifadeyle “Yüz yıllık parantezi kaldırma” iradesi ile yol almak istiyor. Bu, neresinden bakılsa büyük bir gerilimin içinde yürümeyi göze almayı, Amerika, Rusya, Avrupa Birliği ve tabii bölgenin “İslam ülkeleri” ile ilişkilerin sevk ve idaresini gerekli kılıyor. Bu da, kolay harmanlanır bir ilişki çerçevesi değil. Çıkarlar farklı, onun getirdiği ittifaklar - ayrışmalar farklı. Bugün birlikte olduğunuzla yarın ayrışabiliyorsunuz...
OYUNU BOZMALIYIZ Ergün Diler “Büyük oyun”, başlıklı yazısına şöyle devam ediyor; “Kesinlikle ve kesinlikle YPG ve PYD'den vazgeçmezler. Geçmeyecekler de... Şu an pek çok güç sınırlarımızın aşağısında at oynatıyor. Hepsi bize karşı.
Kontrol edecekleri bir Türkiye için çaba harcıyorlar. PKK , YPG veya DEAŞ kartı bunun için var! Amerika da burada, başkaları da! Sonuçlandıralım yazımızı, Diriliş Postası zannederim yine geçtiğimiz Cuma Günü “ Büyük Plan Arz-ı Mevud”manşetiyle çıktı. Haberin spotunda ise; “Birbirleri ile sürekli mücadele içinde görünen iki ‘
Süper güç’ ABD ve Rusya’nın üzerinde anlaştıkları tek konunun Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti oluşturmak. Verdiği silah, eğitim ve mühimmat desteğiyle PKK’nın bölgede etnik temizlik yapmasını sağlayan ABD’den sonra devreye giren Rusya, Esed’i razı ederek Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya alan açmaya çalışıyor...” Evet, bilmem hadiseyi toparlayabildim mi? Son altı aydır bu konularda en az 20 makale kaleme aldım.
Düşman planını yapmış, yapsın. Kul kader yazamaz. Oyunlarını kesinlikle bozulacak. Yeter ki, biz birlik olalım. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yok. Zira en güçlü olan odur. Oyunları bozacak O’dur(cc). Kalın sağlıcakla.