Yazar Sadık Usta’nın “ Dünyayı Değiştiren Düşünürler-5” kitabına tamamlamıştım. Öncelikle kitabı bana gönderdiği için kendisine teşekkür ediyorum.
Kitapla ilgili daha önce üç köşe yazısı yazmıştım, çünkü solcu bir yazarın Efendimiz(sav) ve İslam dini hakkındaki araştırmalarını önemsemiştim.
Tabi o yazıları yayınlarken, itiraz, reddiye veya takdir hakkımla ilgili yazımı da saklı tutmuştum. Şimde o reddiye yazılarımın birincisini bugün yazacağım. Çünkü, kitap da tek tarafla kaynaklardan yararlanılmış, sonra sürekli batılı araştırmacılar kaynak gösterilmiş. Dolayısı ile bir yazar, hangi kaynaklardan besleniyorsa, elbette onların bakış açısından etkilenek, hadiseleri sadece ulaşabildiği deliller ile yorumlanmış. Sonra kitap sadece felsefi bir bakış açısı ile yazılmış. Şöyle ki, bir insanın vicdanı, gönlü, kalbi, ruhu yani maneviyatınını bir tarafa koyarsanız, geriye sadece akıl ile nefsi kalır ki, bu durumdu kişi hakkı söylemede zorlanır! Nitekim yazarımızın kendisi de (s.28) kitapta yanlışlar yapabileceğini ve bu yanlışların kendisine ait olduğunu yazmış
Bu söylediklerimi kitaptan alıntılar yaparak, cevaplamak ve itirazlarımı da sıralayacağım. İsterseniz hemen birkaç konuyu yazayım.
İSLAM MEDENİYETİ YIKILMADI, YIKILMAZ
Yazar Usta adı geçen kitabında, İslam Medeniyetinin yıkıldığını iddia ederek (s. 24)” Yeniden İslam Uygurlığına dönersek: İslam uygarlığını yaratan toplumlar, daha baştan itibaren(kültürel kodları ve maddi imkanlarının sınırlılıkları nedeniyle yıkılmaya mahkumlardı. Kuşkusuz bu yıkılış da bir hikayesi vardı ve çalışmamızda bunu da etraflıca anlattık.
Yıkılışın nedenleri kısaca şunlardır:
-Üstlenilen misyonun sınırlılığı: Bunu özellikle vurguluyoruz; çünkü bir çok insan Müslüman devletlerin gelişmemesini doğrudan din olgusuna bağlamaktadır. (REDDİYE-1)
Buraya döneceğim, ancak yazarın hemen bir sonrası sayfadaki ifadesi ise yine kendi yazdığını çürütmesi açısından önemli bulduğum için o cümleleri de yazmak istedim. Der ki; “İslam’ın yarattığı muazzam birikimin(bilimsel eserler ve icatlar, felsefi yeniliklikler ve yeni bakış açıları, kültürel alışkanlıklar) Müslüman toplumların gelişmesinde, devletleşmesinde, haysiyetli milletler topluluğuna katılmasında çok yararlı oldu, fakat bunların etkisinin de bir sınırı vardı. Bunlar ancak daha bir üst aşamaya sıçrayacak yeni bir uygarlığın temeli olabilirdi ki öyle oldular.(s.25)
DİNİMİZ GELİŞMEYE ASLA ENGEL DEĞİLDİR
Hemen başta yazayım, İslam dini gelişmeye asla engel değildir!” Kuran’da ve gerçek hadislerde toplumların gelişmesini engellemeye yönelik ne bir ayet ne de hadis bulabilirsiniz. Hatta tam tersine, Kur’anı defalarca okumuş, hatta İncil ve Tevrat’ı da okumuş bir insan olarak yüce dinimiz hakca bir düzen kurmayı, okumayı, ilmi, araştırmayı, doğruluğu, yardımlaşmayı ve sevginin insanlar arasında yayılmasını destekler. ..
“İlim Çin’de de olsa ara!”, “ İlim müminin yitiiğidir, nerede bulsa almalı!” diyen Peygamberimizin (sav) bizlere emanet ettiği Kur’an da biliyorsunuz “ilim öğrenmek farzdır.” Tıpkı namaz kılmak, oruç tutmak gibi…
Burada( haşa) gelişmeye engel teşkil eden İslam dini değil, onu hakkıylı temsil edemeyen bizleriz. Şunu kabul ediyorum, Müslümanlar olması gereken yerde değillerdir. Evet, şu andaki İslam dünyası kan ve gözyaşı içinde, hakkı hakim kılmada zayfı kalıyorlar, üretimde yetersisiz, iyiliği yayıp, kötülü engelleme yolunda örnek olamıyoruz, yani model olamadık. Çünkü Allah’ın ipine sımsıkı sarılamadık. Çünkü emrolunduğumuz gibi dostdoğru olamadık.(Olanları tenzih ediyorum)
Ama siyonizm ve emperyalizm dinimiz üzerinden projelerini de unutmamak gerek. (İslamifobi gibi)
Ama şunu da hemen belirteyim, bir suçlu aranıyorsa bu Kur’an değil, İslam asla değil, bizleriz.
Bunun nedeni de biz Medeniyeti yanlış yerde aradık, özümüzde vardı, yanıbaşımızdaki Hakkı Hakim kılma misyonumuza sahip olamadık. Hani Akif diyor ya; “Medeniyet dediğin açmaksa bedeninin her yerini…) Biz öyle zannettirdiler…(DEVAM EDECEĞİM)