Kahramanmaraş’ın insanı yiğit olur, vatanını sever, bu uğurda seve seve canını, Cananı için verir. Koşarak Rab’bine gider, gözünü kırpmaz bu yolculukta. Önceki gün son şehidi de uğurladı onbinler… Şehit Özel Harekat Polisi Serkan Yılmaz’ın cenaze töreni ile ilgili haberleri okuyurdum ki bir dostumun akrabası olduğunu ve 15 gün önce de nişan töreni yapıldığını öğrendim, ilk tepkim şehitlik büyük bir mertebe, ne mutlu kendisine… Allah(cc) geride kalanlara yardım etsin, sabır versin şeklinde oldu. Mardin'in Nusaybin ilçesinde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonda yaralanan ve tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde (GATA) şehit olan özel harekat polisi Serkan Yılmaz'ın (25) cenazesi, Kahramanmaraş'ta toprağa verilirken, yakınlarının gözyaşları durmadı. Taziye evi ise dolup taştı. Terör konusunda çok şey yazıldı, çizildi. Birileri kabul etmese de tarihte lider ülke olan, mazlum milletlere öncülük eden, haksızlık karşısında susmayan bu millet durdurulmaya çalışılıyor. Terörist başının kardeşi Osman Öcalan’ın; “Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel güçler tarafından Ortadoğu’da saf dışı bırakılmak istendiğini kaydederek, çatışmanın hem Kürtlere hem de Türklere zarar verdiğini belirterek “Savaşın karşısındayım, barıştan yanayım. Gerekçe ne olursa olsun şu anda savaşın ve çatışmanın tarafında değiliz. Şu anda bölgede yaşananlar Kürtlerin değil, bölgedeki bazı grupların işine yarıyor. Hedef Türkiye’nin çatıştırılması” dedi. Türkiye’nin uzunca bir süredir hedef tahtasına oturtulduğuna işaret eden Öcalan “Ortadoğu’nun haritası yeniden çizilirken Türkiye’nin saf dışı bırakılmasını istiyorlar. Çatışmaları, HDP’nin ya da bir kesimin iddiası ne olursa olsun ‘Kürtlerin yürüttüğü bir savaş’ olarak görmüyorum. Eğer bir sorun varsa diyalog ortamında çözülmelidir. Geçmişten bugüne her dönemden daha fazla bu çatışmalar hem Kürtlere hem de Türklere zarar vermektedir. Dış güçlerin sürdürdüğü bir çatışmadır. Bu savaşı Kürtler adına reddediyorum” (Milliyet com.14.12.2015) A Haberdeki açıklamasını köşemden aktarmış, terörün arkasında üst aklın olduğunu yazmıştım. İKİ SORU, BİR CEVAP Hemşehrim Ahmet Taşgetiren 5 Nisan tarihli makalesinde iki şey söyleyeceğim diye başladığı yazısında; “Bir: Terörle mücadele çok canımızı yakıyor. Öyle böyle değil. Bir günde sekiz şehit cenazesi kaldırmak, bu ülkenin yüreğinin kolay taşıyacağı bir şey değildir. Bu, güvenlik birimlerinin veya siyasetin zaafları ile hazmedilmez, bu ancak uluslararası odakların kontrolündeki şer güçlerinin saldırısına karşı “vatan savunması” ile hazmedilebilir. İnsanlarımızın genç evlatların toprağa düşmesi karşısında “Vatan savunması ise gerisi teferruat” demesi bu sebepledir. İki: “Üst akıl”ın kapsamına kim giriyorsa, onu doğru tespit etmek son derece hayati bir mesele haline gelmiştir. Sonuçta şu sekiz şehit, on şehit, onlarca şehit... sonuçta memleketin bir savaş iklimi yaşaması... hepsi belli ki bu “Üst akıl operasyonu” ile ilgili. Bu Amerika ise Amerika ile ne konuşacağız? Bu Avrupa ise Avrupa ile ne konuşacağız? Bu dost olabilir mi, bu müttefik olabilir mi, bu stratejik ortak olabilir mi?” (Bu soruya cevabım var, Küfür tek millet, adı ne olursa olsun) Bilmiyorum ABD ve Avrupa ile konuşmalarımızda “Üst akıl” konusu gündeme geliyor mudur? Bu işler, örtülü konuşmalar içinde mi görüşülüyordur? Hani diyoruz ya, “Türkiye Amerika için önemlidir, Avrupa için önemlidir”, bu bizim vehmimizden mi ibarettir yoksa bir gerçekliğin mi ifadesidir ve eğer bir gerçekliğin ifadesi ise oralardan bir “Üst akıl fesadı”nın çıkması nasıl mümkün olmaktadır? BİR SORU Bir soru: Acaba “Üst akıl” dediğimiz odaklar Türkiye’yi yönetenlere ve onların Ortadoğu duruşuna mı boyun eğdirmeye çalışmaktadırlar? Yani bir bilek bükme operasyonu ile mi karşı karşıyayız? Teşgetiren kendi sorusuna şu şekilde cevap veriyor; “Şunu söyleyeyim: “Üst akıl” bir şer odağını işaretlemesi bakımından iyi bir tanımlama ama içeriye dönük bir tanımlama, eğer üst akıl bir şer odağı ise ona karşı yaptırım boyutu olduğunu sanmıyorum. Yaptırım siyasi, ekonomik, askeri, diplomatik açıdan ne yapabiliyorsak ondan ibarettir.” Bu sorunun cevabı aslında Orhan Miroğlu’nun 10 Nisan 2016 tarihli yazısında var ama içe dönük yönü ele alınmış, bizden kaynaklanan hatalar sorgulanmış. (Meraklısı; ‘Bir din adamının gözü ile Cizre başlıklı yazı) Taşgetiren ağabeyimin sorusuna cevap bulalım; “Üst akıl veya Gnostik Akıl ismini de verdiğimiz bu güçler, bu bölgede kadim medeniyetlerini arıyorlar, petrol ise kaymağı…Peki hesapları tutar mı? Vallahi billlahi mazlumun ahı aheste, aheste çıkar. Mevlam sabırlıdır, görelim neyler, neylerse güzel eyler. Diyeceğim şu ki, Allah bu milleti zafere ulaştıracaktır, hak ve batıl mücadelesinde zafer hep İslam’ın olmuştur, mesele bizim niçin mücadele ettiğimizden geçiyor, birde birlik olmalıyız. Kalın sağlıcakla.