Eğitim yılını tamamladık, şükürler olsun 10. dönem öğrencilerimi  de mezun etmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Şu anda öğretmenlerimiz seminerlerini yapıyor, bu yıl bakanlığımız bir değişiklik yaparak seminerlerde, müze ve doğa gezilerini de seminer programına dahil etti. Bu bağlamda seminerlerimiz de çok güzel sunumlar yapılıyor. Daha hareketli ve verimli oluyor…

İlk sunumu kendim yaptım, konu dün bahsettiğim “ Çocuk resimleri neyi anlatır?” Başlığı ile aktardım, çocukların ruh dünyasına girmenin en kolay yönünün bu olduğunu vurguladım, çok olumlu dönütler aldım.

Dünkü seminerin sunumunu da, rehber öğretmenimiz yaptı, hayatından örnek hikayeler paylaştı, zaman zaman duygulu anlar yaşadık.

Bu arada okul müdürümüz araya girerek, kısa bir hikayesi olduğunu belirtti ve konuşmacıdan müsaade alarak başladı hikayesini anlatmaya.

Bu hikaye bütün anne ve babaları ilgilendirdiği için paylaşmak istedim, müsaade aldım ve başladım o düşündürücü hikayeyi sizler için yazmaya.

Yer Kahramanmaraş’ın Fırnız Köye, hikayeye konu olan çocuğumuz ilkokul çağına gelmiştir, köyden 3 km ilerdeki bir okula yaptırılır. Zor yıllar başlar, birleştirilmiş bir sınıfta eğitim gören bu yavrumuz, yıl sonunda okuma yazma öğrenememiş olmasına rağmen bir üst sınıfa geçirilmiştir.  

2. sınıfta yine okuma yazmayı öğrenemeyince, bu defa sınıfta kalır, üçüncü yıl yine öğrenemez ve sonunda sınıfta bir köşeye atılır.

Adı ‘tembel çocuktur’ artık. Aslında baba da evde okuma ve yazmayı öğretmek ister ama o da başarılı olamaz, sonunda çocuğumuza; “Senden bir şey olmaz!” damgası vurulur.

İÇİNE KAPANMIŞ, UMUTSUZLUK ARTMIŞTIR

Çocuğumuz bu gelişmelerden sonra içini kapanmış ve umutsuzlukları artmıştır. Ancak o arada hayatlarında bir değişiklik olur. Baba Kahramanmaraş merkeze taşınır, Kapalı Çarşı’da bezirganlık yapmaya başlar. Kendisi ise Karamanlı İlkokuluna kayıt yaptırılır.

Buradaki öğretmen, hikayeye konu olan çocuk ile yakından ilgilenir, çocuğun görme sorunu olduğunu fark eder ve babayı arar, doktora gidilir. 6 derecelik bir gözlük verilir.

O ÇOCUK ŞİMDİ OKUL MÜDÜRÜ

Şu anda bu yavrumuz, bizim okul müdürümüz( Ekrem Yıldırım); hikayenin geri kalanını isterseniz kendisinden dinleyelim; “ Gözlüğü takınca, artık dünyaya yeniden gelmiş gibi oldum. Kısa zamanda okuma yazmayı öğrendim. O günden bu yana binlerce kitap okudum ve diyorum ki, siz öğretmen arkadaşlarıma, “ Ne olur okuyun, farkınızi fark ettirin ve çocuklarımıza yüreğinizle bağlanan!”

Eğer öğretmenim beni fark etmeseydi şu anda ne durumda olurdum, siz tahmin edin…”

Değerli öğretmen arkadaşlarım(anneler, ustalar, babalar, öğretmenler) ne olur size emanet edilen çocuklarımıza “ Senden bir şey olmaz!” damgası vurmayan.

Eğitimde 40. Yılım, ‘Adam’ olmayacak çocuk görmedim. Yeter ki, sabırlı olun, yüreğinizin sesini dinleyin ve mesleğinizi sevin.

Sonra mesleğimizle ilgili kitaplar okumak gerek, çünkü harika kitaplar yayınlanıyor. Kendimizi yenilememiz gerekiyor. Bunu ise ancak kitaplar sayesinde başarabiliriz.

Bütün meslek sahipleri hata yapabilir ancak öğretmenin hatası kesinlikle çocuğun kaybedilmesi demektir.

Bizim inancımıza göre bir kişiyi öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Bunun tersi de aynıdır. Bir insanı diriltmek(kazanmak) tüm insanlığı kazanmak gibidir.

Hani meşhur bir söz vardır, eğitimde kaybedilecek bir tek insan olamaz. Şu sözle bitirelim hikayemizi ; “Eğitimin yapamayacağı hiçbirşey yoktur. Hiçbir şey onun etki alanının dışında kalamaz. Kötü ahlakları iyiye çevirebilir; kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar; insanları melekler seviyesine çıkarabilir. (Mark Twain)

Geleceğimiz olan yavrularımız için yapılacak her fedakarlık ibadettir, unutmamak gerek. Peki kalan sağlıcakla.