Çarşamba akşamları TRT’de Diriliş filmini izleyenlerdenim ancak bu hafta zannederim ara verdiler, bu nedenle de TRT-1’de “ Sevinin Gücü” isimli bir Hint veya Pakistan filmi yayınladılar. Sizin anlayacağınız Dirilişi ararken, Sevginin Gücü ile karşılaştım.
Hint filmlerini eskiden de severdim, doğulu olduğu için bize daha yakın oluyor konuları. Aşağı, yukarı yemeleri, içmeleri ve eğlenmeleri bize yakın oluyor.
Neyse, neden bu filmi köşeme taşıdım? Anlatayım, ancak yazıyı yarıda bırakmayın ve sonuna kadar okuyun derim..
İzlemeyenlere kısaca özetleyeyim. Pakistanlı bir anne, tren garında 6 yaşında ve dilsiz olan kızını kaybediyor. Kız yanlışlıkla Hint trenine biner ve orada uykuya kalır. Gözlerini açtığında Hindistandadır ve bir karnaval yapılmaktadır.
Filmin başrolündeki kişi ile o karnavalda tanışırlar, ‘oğlan’ vicdanlı bir insandır, dürüsttür ve yardımseverdir; küçük kızın aç ve perişan durumu karşısında yemek yedirir, aralarında bir dostluk oluşur ve kız bu delikanlıyı nereye gitse bırakmaz, peşina düşer.
Sonra bu ‘oğlan’ ve küçük kız. başroldeki kızın evine gidiliyor. Tabi yaşam devam ettikçe kızın din ve kültürünün farklı olduğu anlaşılır. Bu Hindistanlı ailenin babaları için büyük bir sorundur, çünkü Pakistanlıların tamamını düşman olarak bilmektedir. Böyle olunca da çocukla aile arasında zaman zaman sorunlar yaşanıyor ama çocuk evin bir parçası haline gelmiştir sonunda.
Kızın Hindistan-Pakistan futbol maçında Pakistan’ı alkışlamasından, tavuk yemesinden v.s. Müslüman olduğu anlaşılıyor. Sonunda evden kovulmak isteniyor, aileyi bulmaya çalışıyorlar ama hiçbir yetkili onlara yardımcı olmuyor.
Hindistanlı başrol oyuncusu, dürüst bir insan, milleyet ve din ayrımını karşı(baba-evlat gibi) bir sevgi yumağına dönüşüyor bu yakınlık.
Sonunda, Pakistan’a kaçak yolla geçen oyuncu ve çocuk, yolda büyük eziyetler yaşıyorlar. Bir TV muhabiri onların hayatına giriyor, başta ajan zannedilen insan sonunda kızı köyüne ulaştırmayı başarıyor, kendisi ise çok büyük işkenceler görüyor Pakistan hapisanelerinde.
Muhabir sayesinde, hikaye halklara ulaşıyor, her iki milletinde vicdanlı kişileri bu Sevginin Gücü’ne güç katıyorlar. Kız annesine kavuşurken, ‘oğlan’(başroldeki kişi), hapisten çıkartılıp, Hindistan’a iade ediliyor.
Tam sınırdaki nehir geçilirken, kız çocuğu yetişiyor ve ‘oğlanı’ çağırmak istiyor, dilsiz olduğu için yapamıyor bunu ama sevginin gücü burada ortaya çıkarak, kızın dili çözülüyor ve oğlanın ismini bağırarak o kalabalıkta kendisine duyuruyor ve tabi ki o kavuşma anındaki gözyaşları…”
SAVAŞ İNSANLIK DIŞI AMA
İnanın filmi izlerken bende zaman zaman duygulandım, sevginin gücüne inandığım için insanlığın geleceği adına, barış olsun, adil paylaşım olsun duasında bulundum. Çünkü, insanlar dünyaya savaş için değil, barış için, sevmek-sevilmek için gönderilmiştir.
Yunus Emre’miz ne buyurur: “ Ben dünyaya kavga etmek için gelmedim, sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz!” buyuruyor.
Şüphesiz sevgilerin kaynağı Allah’tır(cc), zaten bizim yaratılışımızın gayesi O’na yönelmektir yani sevmektir. Allah bizleri bu dünyaya savaşalım diye değil, tanışalım kendini inanalım diye gönderdi.
Şunu söylemek istiyorum, yeryüzünde bir fesat çıkartan güç var, para onlarda, silah onlarda ama bizim de Sevgimiz(Allah’ımız) var. İnanın vicdan sahibi insanlar el ele verse, sevginin gücü ile savaşları durdurur, açlık ve perişanlık ortadan kalkar.
İşte o zaman kıyamet durur.
Çünkü yeryüzünde bir tek hakiki mü’min olsa bile kıyamet kopmayacaktır. İslam, bir gemide bir tek Müslüman olsa o gemi batırılamaz görüşüne bu bakış açısıyla ulaşmıştır.
Birde bu filmi izleyince Medya’nın gücüne bir daha inandım. Demek ki, televizyonlarda ve gazetelerde iyi şeyler gösterilse, toplum iyi olacak. Bunun için safımız iyilerin yanında olsun. Medya sahiplerine ve gazetecilere duyurulur.
Peki kalın sağlıcakla.