Günümüzde şiddet sözcüğü çok kullanılır oldu. Toplumun bir çok kesimin de çeşitli konularda uygulanması, dikkatleri bunun üzerine topladı. Ruhsal bozukluk içinde olanların, güçlerinin yetebildiği kesime uygulamaya çalıştığı şiddet davranışı, ne kadar bunalımlı bir toplum olunduğunun bir işaretidir.
İnsanların içinde bulunduğu çıkmazlar, onları akıl almaz davranışlara yöneltiyor. Hemen hemen her gün çeşitli yayın organlarında veya yakın çevremizde, değişik dozda uygulanan şiddet olaylarını duyuyoruz. Gerek hayvanlara gerek çevreye ve en önemlisi de kadına uygulanan şiddet, artık günümüzün en sık duyulan gündemini oluşturuyor. Kadına şiddet de en önemli sebep, bana göre aşağılık duygusudur. Karısı güçlü erkekler veya ailesine karşı sorumluluğunu yeteri kadar yerine getiremeyen erkekler, yetersizliklerini kaba güçler kullanarak göstermeye çalışırlar. Kadını aşağılayacak sözler söyleyerek hakaret etmek, çeşitli sebepler bularak dayak atmak, daha ileri giderek yaralamak veya öldürmek gibi eylemler hep kendine güvensizlikten, eziklikten, kaynaklanmakta, kişi şuur altında duyduğu eksikliği bu şekilde dışa vurmaktadır.
Genelde işinde başarısız olanlar veya bir işte çalışamayanlar, bazı şeylere takıntısı olanlar, çocuklukların da çeşitli problemler yaşayanlar ve bu gibi sebeplerle ruhsal bunalımları olan kişilerde şiddet duygusu, kendini güçlü hissetme duygusuyla birlikte hareket eder ve karşısında kendine bağlı olan en yakınına zarar vermek isteğiyle eyleme geçer.
Şiddetin fiziki ve manevi şekilde uygulandığı toplumlarda aile içinde huzur ve mutluluk göremezsiniz. Şiddet sadece kültür seviyesi düşük kesimlerde değil, modern kültürlü ailelerde de görülür. Çünkü bu psikolojik bir davranıştır. Kadın erkek fark etmez. Hangisi bu rahatsızlığı taşıyorsa o diğerine uygular.
Fiziki şiddet kadar manevi şiddette insanı büyük bir ruhsal çöküntüye sokar. Dövmez, öldürmez fakat hakaretleri, yasakları, tenkitleri, aşağılayıcı sözleri ile insanı çileden çıkarır.” Bana uy, benim istediğim gibi davran, her zaman benim dediğim doğrudur, sen bilemezsin, aklın ermez, bensiz bir yere gidemezsin” vb gibi güvenmeyen sözler ve davranışlar yaşamı cehenneme çevirmeye yeter.
Günümüzde boşanmalar eskiye göre arttı. Bilhassa ekonomik bağımsızlığı olan bayanlar asla baskılı bir evliliği yürütmüyor. Ama gidecek yeri olmayanlar, ekonomik gücüde yoksa o zaman içinde bulunduğu baskıya katlanmak zorunda kalıyor. Bunu bilen karşı güçte acımasızca şiddetini uyguluyor.
Bu problemleri çözmek için ailede ve okullarda eğitime çok önem vermek gerekir. Çocuklar daha küçük yaşta bilinçli bir eğitimle yetişirse, okul ve aile birlikte hareket ederek çocuğa gerekli davranış alışkanlıklarını kazandırabilirse, onlarda gelecekte daha şuurlu ve bilinçli davranırlar, kendi çocuklarını da bu düzende yetiştirebilirler.
O zaman ailelere ve okullara bu konu da çok önemli görevler düşmektedir. Gittikçe bozulan toplumu bu şekilde alınacak önlemlerle yozlaşmaktan kurtarabiliriz.