Bilindiği gibi 6 Şubat’ta çağın deprem felaketini yaşadık!
Depremden en çok etkilenen Kahramanmaraş ve Hatay oldu. Aradan 2 aya yakın bir süre geçti. Depremzedelerin büyük bir kısmı çadırlarda bir kısmı da konteynerlerde yaşamını sürdürüyorlar.
14 Mayısta Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimleri yapılacak. Hem Yazılı basın, hem de Sosyal medya siyaseti depremden daha çok gündeme taşımaya başladılar.
Demokrasi halkın güvencesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Siyasi partilerde olmazsa olmazımızdır. Siyasi partilerde olmazsa bu kez demokrasi olmaz. AB gibi gelişmiş ülkeler kategorisine giremedik ama gelişmekte olan ülkeler statüsünde olan ülkeyiz. Bazı konularda gelişmiş ülkelerden geri olsak ta bazı temel konularda da AB ülkelerinden daha ilerisindeyiz. Örneğin: Sağlıkta bir benzeri olduğunu tahmin bile edemiyorum. ABD bizdeki sağlık sistemini denemeye aldılar ancak başarılı olmayınca sistemden kaldırdılar.
Seçimlere sayılı günler kaldı. Daha önce 50 artı 1 getirilmesi, partileri birleşmeye zorunlu kıldı… Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı, bu iki birleşenden en küçük partilerde faydalandı. Şimdi az seçmen sayısı olan partiler bile önemli hale geldi. Çünkü seçimler eskisi gibi büyük farkla kazanılmayacak. Bu kez partiler birleşince o eski kavgaların yerini eleştiriler almayla başladı. Tv. Kanallarında ve açık oturumlarda hep bunlar gündemi oluşturuyor. Geçtiğimiz hafta CHP. Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Memleket partisi genel başkanı Muharrem İnce’yi ziyaret etti. Bu ziyaret günlerce Tv. Açık oturumlarında gündem oluşturdu, oluşturacakta!
Bu gelişmeler demokrasi ve siyaset adına, ülke adına güzel gelişmelerdir. Deprem nedeniyle tantanalı mitingiler yapılmıyor. Müzikte olmayınca halkın da eskisi gibi heyecan duymuyor!
Diğer taraftan: Demokrasi seçim sonuçluları ile sınırlı bir gelecek fantezsisi değil. Ülkeyi zihnimizde, iktidara yakın ya da uzak olmamızdan bağımsız olarak, seçim sonuçlarına indirgemek ülkemize yaptığımız büyük bir haksızlıktır. Türkiye’de siyaset, tıpkı diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi, toplumsal yapıyı mümkün mertebe modere eden bir kurum olmaktan çıkarıp, her şey hükmeden dev bir aparata döndüren etken sadece… Kendisi değil. Bir başka etkende sivil toplumun farkında olmadan ya da olarak kendi varoluş mantığına ters biçimde, gereğinden fazla siyasallaşması, siyaset merkezli düşünmesi. Oysa sivil toplumun asıl görevi siyaset üstü değerler üretmek, demokrasiye bu değerler üzerinden katkı sağlamaktır.
Demokrasinin kurumsallaşması dediğimiz bu süreci iktidarında katkı sağlaması elbette beklenir. Ancak günün sonunda en önemli motivasyonu seçimi kazanmak iktidarların bu anlamda, kurumsallaşmanın öncüsü olacağını beklemek eşyanın tabiatına aykırı. Bu yönüyle demokrasi kalitemiz, sivil toplumun göstereceği performansla eş düzeydedir.