İslam  imandır,ibadettir, adalettir özü itibarı ile de güzel ahlaktır, edeptir. KendiniMüslüman gören, ve tanımlayan her insan bu bilinç içerisinde hareket etmeli,haramve helali bilmeli. Hz. Ali’nin ifadesi ile eline, beline, diline sahip olmalı…

Rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, devlet otoritesini kendimenfaati için kullanarak servet edinme, faiz ve israf yapma gibi yanlışlarayönelme, işi ehline vermeme gibi yanlışlara yönelmemeli.  Enazından bunun gayreti içinde olup,yaptıkları hatalardan biran önce dönmesini bilmelidir…

Neden mi? Ya insan ya inandığı gibi yaşamalı ya da olduğugibi görünmeli, Müslümana takiye yakışmıyor da ondan. Yani samimi olmamızgerekiyor…

Bunun dışında çevresine karşı duyarlı olmalı, vatansevdası ile yatıp kalkmalı, ait olduğu topluma birşeyler katmalı…

Bunuları şunun için söylüyorum, bu millet asil veasaletini de inancından ve kadim kültüründen alıyor, bırakalım artık kıblearayışlarına bizimde bir de tek kıblemiz var!

 Rabbim milletimiziseviyor, son dönemde küfürle mücadele de bu millete yeniden bir misyonyükleyecek olmalı kı(doğrusunu kendisini bilir) 15 Temmuz’da olduğu gibi bizim elimizdentutuyor. Şu günlerde, dış ve iç temizlik yapılıyor. Yani işte ülkemiz içindertleniyoruz. Dertliler, derman arıyor. Bu bağlamda, dün Hayrettin Karamanköşesinde çok önemli bir yazı kaleme aldı.  Der ki özetle, uluçınarı yeniden yeşertmek istiyorsak, herkes kendi hastalığınıdüzeltmeli.  Ancak gördüğüm o ki önemli sayıdaki kişilerde görülen günahlar, ayıplarve kusurlar yüzünden o güzelim çınarımız hastalandı, yaprakları sararıpdökülmeye, içine de de kurtlar düşmeye başladı…

 

NELER YAPILMALI

Yine Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan’da benzer birdeğerlendirme yaptığı önceki günkü yazısında benim hap yazdığım eğitim konusunadikkat çekerek:   “ İslâmîduyarlıkları güçlü, dünyayı iyi tanıyan, vizyonu geniş, dertli, çaplı öncü birkadro kurulmalı; kifâyetsiz, muhteris, kendi çıkarlarını düşünen ruhsuz tiplertemizlenmeli. İlke şu: Yol, sefasını sürenlerle değil, cefasını çekenlerleyürünür...”

Değerlerimizi çözen, İslâm’la ilişkisini sıfırlayan‘’salaş’(derme/çatma)’ bir kuşak yetiştiren, gençlerimizi sığ, ruhsuz Batıkültürünün kölesi haline getirerek mankurtlaştıran eğitim, kültür ve medyada devrim yapılmalı. Her zamansöylediğim gibi, 10 yılda 100 yılın tohumları ekilmeli.

İslâmî ilkelerle yoğrulan, herkese hayat hakkı tanıyanmedeniyet iddialarımıza dayalı kısa, orta, uzun vadeli kapsamlı bir gelecektasavvuru geliştirilmeli ve yol haritası çizilmeli. Genç kuşak hızı ve hazzıkutsayan tüketim kültürünün KÖLEsine dönüşüyor. İslâmî şuuru gelişkin, dünyayıiyi tanıyan, özgüveni yüksek, komplekssiz bir gençlik yetiştirilmeli.

 

NESLİ İHMAL EDEMEYİZ

Kaplan yazısını şöyle tamamlıyor: “Unutmayalım:Gençlerini ihmal edenler, geleceklerini imha ederler.   Pergelinsabit ayağını İSLÂM’a basan, hareketli ayağıyla DÜNYAya açılan, Arapça,İngilizce ve Latince bilen, Kendini HAKİKATE adayan, bu dünyada yaşayan ama budünyayı yaşamayacak, çağrısı çağını kuracak, önümüzü açacak, bizi medeniyetyolculuğuna çıkaracak vefakâr, cefakâr ve fedakâr bir öncü kuşakyetiştirilmeli. Tarihi kitle değil, ilim, irfan ve hikmet yolcusu, insan-ıkâmil timsali öncü kuşaklar yapar. YeniGazâli, İmam Rabbânî, İbn Arabî, Yunus, Sinan ve Itrî’ler yetiştiremezsek yokoluruz! Acilen çaplı, küre ölçekli en az bir İslam Üniversitesikurulmalı. Ezher’le, İslamabad’la, Suud’la yarışmalı. Dünya çapında yetenekliisimler yetiştirecek, küre ölçekli, çok dilli bir medeniyet üniversitesikurulmalı. Hem KUR’ÂN hem de SÜNNET Üniversiteleri kurulmalı; burada dünyaçapında çığır açacak çalışmalar yapılmalı. Ayrıca Hıristiyanlık, Yahudilik,Budizm, Hinduizm, Taoizm, Şintoizm enstitüleri açılmalı. Medya, kültür vesanatta Batı, Doğu, özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişkiler kuracak büyükprojeler hayata geçirilmeli. Medyada devrim yapılmalı. TRT silbaştan‘’yenilenmeli’’! MEB yeniden yapılandırılmalı. Anaokulundan üniversiteöğrenimine kadar medeniyet ruhumuza ve dinamiklerimize göre yeniden kurulmalı!

Geleceğimizi kurmalı. Süper zeki çocuklar artık masonikşebekelerin elinden kurtarılmalı! Bu çocuklarla özel olarak ilgilenilmeli….

Belki en önemlisi de, çözücü postmodern kültür, bir selgibi bütün dünyayı tek tipleştiren sığ bir kültürü ve hayat tarzını bütündünyaya anında yayıyor. Eğer bu çözücü postmodern kültüre karşı kendideğerlerimizi koruyacak ve kendi medeniyet ilkelerimiz doğrultusunda İslâmîduyarlıkları gelişkin yeni bir kuşak yetiştiremezsek, iki kuşak sonra İslâm buülkede azınlıkların dini haline gelebilir”