Merak insanı bazen tarihin derinliklerine sürükleyip götürüyor. Geçtiğimiz günlerde böyle bir konuyu merak etmiştim, kaynak ararken yıllar önce okuduğum İbn-i Haldun’un Mukaddimesi ile yeniden buluştum. Altını çizdiğim cümleler vardı, bir kısmını sosyal medya da paylaştım ilgi çekti.
Benim ilgimi çeken yeni birkaç cümle oldu, şöyle ki bundan 12 asır önce devlet yöneticilerin harika sözlerini not aldım. İstersiniz önce onları kısaca paylaşıp, sonra da değerlendirmemizi yapalım inşallah!
“Devlet asker ile, asker de mal ile ayakta kalır(Allah-u alem silahla demek istenmiş). Mal vergi ile, vergi kalkınmışlık ile, kalkınmışlık adalet ile, adalet valilerin işlerini düzgün yapmalarıyla, valilerin işlerini düzgün yapması da vezirlerin işlerinde sağlam olmasıyla sağlanır. Bunların hepsinden önce ise, "Hükümdarın halkının durumunu bizzat takip etmesi ve onları yola getirmeye muktedir olması gelir. Böylece yönettiklerinin ona değil, onun yönettiklerine hâkim olması sağlansın." (Enüşirvan)
Yine buna benzer bir sözü de Fars Bilgi Hükümdarı Mübezan’ın söylediği aynı kaynaklarda belirtiliyor. Tarihçi Mesudi’nin naklettiğine göre, der ki Mübezan: “Ey Hükümdar! Devlet ancak şeriata (Allah’ın koyduğu yasalar) uymakla, Allah’a itaat etmekle ve onun emir ve yasaklarına göre hareket etmekle kuvvet bulup yücelir. Şeriat devlet ile, devlet(kendi) işlerini görecek kişiler ile ve bu kişiler de mal(para) ile ayakta durur. Mal sahibi olmak kalkınmak, kalkınmak da adalet ile mümkün olur. Adalet ise insanların arasına dikilmiş bir terazidir. (İnsanlar arasında kurulmuş bir dengedir) Bu teraziyi Rab dikmiştir ve onu ayakta tutacak bir görevli tayin etmiştir. İşte bu görevli hükümdardır…”
ARİSTOYA GÖRE DEVLET YÖNETİMİ
Aristo ise ‘Siyaset’ isimli kitabında şöyle diyor: “Dünya bir bostandır ve o bostanı koruyan duvar devlettir. Devlet kanunla yaşayan bir kuvvettir. Kanunu uygulayıp tatbik eden Hükümdardır. Hükümdarlık askerlerin desteklediği bir düzendir. Askerleri ayakta tutan maldır. Mal halkın topladığı rızıktır. Halk, adaletle korunup gözetilen kölelerdir. Adalet, dünyanın kendisiyle ayakta durduğu cana yakın bir dosttur. Dünya bir bostandır…” ( Kaynak /Mukaddime /ibn-Haldun s.74 Yeni Şafak)
Görüldüğü bir zamanlar güçlü imparatorluklar kuran devletler, adalete, güvenlik güçlerinin silahlanmasına, yerel yönetimlere ve vergiye dikkat çekiyorlar.
Sonra yöneticilerin halkı ayakta tutması için, halkın arasına girip, dertlerini dinlemek ve huzuru yakalayarak devleti devamlı kılmışlar. Ekonomi de bu var oluşun önemli bir ayağını oluşturmuştur.
SEN AZ GELİŞMİŞSİN DİYORLAR
Şimdi Osmanlı’nın son dönemi ile ilgili değerlendirmeleri de özle bir şekilde size aktarıp, konuyu bağlayayım: "Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser, biçerdik.
Bir biz vardık cihanda, birde küffar.
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini. "Ben Avrupalıyım" demeğe başladı. "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır!"
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına "Hayır delikanlı" diye fısıldadılar. "sen bir az-gelişmişsin"ve Hristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir nişan- zişan gibi gururla bahsediyor aydınlarımız. Cemil Meriç-Benim Ülkem( s. 98) kitabında aynen böyle aktarmış.
Şunu söylemek istiyorum, bir doğru var, birde yanlış. Yanlış yoldan, yanlış araçları kullanarak doğru hedefe ulaşamayız.
Birkaç gün önce İnsan Hakları ile ilgili bir bildiri yayınlandı, geç de olsa çok güzel hareketler bunlar diyebiliriz.
Tarih bize özgürlüklerin, adaletin, hakça paylaşım, birlik olma, hukukun üstünlüğü, iç ve sınır güvenliğinin önemi ile ilgili daha çok şey söylüyor.
Türkiye’m de son zamanlarda bu bağlamda Türkiye’de güzel gelişmeler oluyor. Evet biraza geç kaldık ama bu insan hakları üzerine atılmış adımları önemsiyorum. Şimdi sıra eğitim, aile, ekonomi gibi konularda da inşallah bunları da başaracağız. En azından inanacağız, hayalini kuracağız.
Demek istediğim tarihten ders çıkartmak gerek.