Önceki gün Eğitimci M.Fatih Erdoğan Bey’in ağabeyinin taziyesine gitdik. Çoğunluğu eğitim yöneticisi olan arkadaşlarımız taziyede bulundular. Bizde buradan tekrar merhuma Allah’tan rahmet, Erdoğan ailesine baş sağlıği diliyoruz. Dostlar birbirlerini özlemişler, iki güzel insandan Kur’an tilaveti dinledik, geçmişlerimize ve şehitlerimize Fatihalar göndürdek. Abdulhakim Eren hocam, Afşin ilçemize öğrencilerle birlikte yaptıkları şehit ailesi taziyesinde yaşadıklarını anlattı. Maraşlı şehit ailelerinin morallerin yüksek olduğunu belirtti. Biliyorsunuz Maraş’ta Taziye Evleri kullanımı yaygınlaştı. Çok da iyi oldu, vatandaş bu hizmetten çok memnun, hatta sayısının artırılması gerektiğini vurguluyorlar. Bir arkadaşımız İl Müftülüğünün de cami müştemilatları ve cami alt katlarında sosyal hizmetleri yaygınlaştırması gerektiğini söyledi. Katılıyorum, çoğu camilerimizde müştemilatlar etkin kullanılmıyor. Buralarda kütüphane açılabilir, yaşlılar için kurslar verilebilir… Gerek taziye evlerinde ve gerekse evlerde  galiba bazen yanlışlar yapıyoruz. Bu yanlışlar içinde gereksiz konuşmalar ki maç sonuçlarının tartışıldığını bile gördüm bunlar yapılmamalı.  Ölüm ve ötesi hayat hakkında kimi dostlar uzun sohbetler yapıyor, bunlar olmamalı. Uzun uzun Kuran okunuyor, bu mümkün olduğu kadar kısa tutulmalı. İnsanların acılarını hafifletme adına konuşmalar olabilir bunlar daha çok Kur’an ve Hadislere dayandırılmalı. Şöyle dini kaynakları biraz inceledim. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:  “Müslümanın, müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek, davetine icabet etmek, aksırıp da elhamdülillah dediği zaman, yerhamükallah demektir. [Müslim] Cenaze sahiplerinden büyük, küçük erkeklere ve yaşlı kadınlara rast gelince, taziye etmek, yani, başın sağ olsun demek gibi, sabır tavsiye etmek gerekiyor. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi] EFENDİMİZİN TAZİYELERİ Ta'ziye, yakını vefat eden kederli bir Müslümanı ziyaret edip tesellide bulunmak, üzüntülerine ortak olmaktır. Baş sağlığı ziyaretine gidildiğinde, “Allah ecrinizi artırsın, sabrınızı güzel eylesin ve mevtanızı bağışlasın” denilerek ta’ziyede bulunur. Başka ifadeler de kullanılabilir, mesela ölen için “Allah rahmet eylesin, sizlere de sabr-ı cemil nasip etsin” denilebilir. Tâziye ziyaretleri, ilk üç gün içinde yapılmalıdır. Daha sonra yapılacak ziyaretler, zamanı geçmiş tâziye ziyâretleri olarak ifade edilir. Üç günden sonra yapılacak ziyaretlerde vefatı sık-sık sohbet mevzuu yapıp derdi tazelemek uygun olmaz. Münasip bir lisanla bir kere tâziyede, baş sağlığı dileğinde bulunulur, sonra sohbet başka mevzulara kaydırılır. Diğer yandan cenazenin defninde bulunamayan uzaktaki kimseler üç günden sonra da taziyede bulunabilirler. Rasûlullah Efendimimiz (s.a.v.) üç güne kadar yas tutmaya izin vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Ancak kocası için iddet süresi olan dört ay on gün yas tutması müstesnadır.”[eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VI, 292] Ta'ziye müddeti, acının katmerleşmesine engel olmak için 3 gün ile sınırlandırılmıştır. Bir kardeşimizin vefat haberini ilk duyduğumuzda ise, “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” Allah acze ve celle sabır ihsan etsin” deriz. Definden önce veya sonra ölüye ağlamak ittifakla caizdir fetvasına rastladım.  Ancak sesi yükseltmemek, çirkin sözler söylememek ve ağıt yakmamak gerekiyor. Cenaze merasiminde hazır bulunanlar, cenaze sahiplerine kabristan dışında bir yerde taziyede bulunmalıdırlar; çünkü kabristanda taziyede bulunmak bid’at olduğu için mekruhtur deniliyor. Diyeceğim şu ki, her şeyin bir adabı ve edebi var. Yani edebe uygun hareket etmek gerekiyor.  Allah eksiklerimizi ve kusurlarımızı affetsin. Hadi kalın sağlıcakla.