Tohumun önemi ile ilgili dün bir bilim adamımızın kitabından alıntı yaparak, konunun önemi üzerinde durmuştum…
Bundan yaklaşık bir ay öncede arkadaşım Emrullah Görgel, Haydarbey Aile Sağlığı Merkezi Doktorlarından Bayram O’nun bir araştırmasını paylaşmıştı; araştırmada ilginç tespitler yapan doktorumuz özetli diyor ki, kalp damar hastalıkları, tansiyon ve şeker hastalıklarının temel sebeplerinden birisi de hayvanların doğal olmayan beslenme şekilleridir. Şöyle diyor doktorumuz:
“1995 yılın Eylül ayında göreve başladım. 4 yıl çalıştım. 100 hastanın 2-3’ünde tansiyon tesbit etmiştim; onlarda 50 yaş üzeri ve geneldede tansiyonları 140-180 sınırında olurdu. Bu hastalarımızı da basit tansiyon ilaçlarıyla kontrol altına yada genelde nidalat kapsülü dil altına koymakla kontrol altına alırdık.
1999 yılında askerlik görevimi yapmak üzere Ankara kara Harp Okulunda görev yapmaya başladım. 2000 yılının başlarında rütbeli subaylarla tansiyon artışlarının çoğaldını tesbit etmeye başladım. Onları da Kızılay Kan Merkezlerinde kan verdirerek tansiyonlarının normal düzeylerde seyrettiğini gördüm ve çok azında da tansiyon tedavisine başlıyordum.
GİDEREK ARTMAYA BAŞLADI
Askerlik görevinin bitişini müteakip 2001 yılında daha önce çalıştığım ilçede göreve tekrak başladım. Poliklinik de 20 yaş üzeri kişilerde hep yüksek tansiyonlar olduğunu hayretle gördüm! 2. Ay gibi izlemlerimde bu kadar yüksek tansiyonlu hasta varlığını KSÜ Tıp Fakültesi Dahiliye hocalarına ve kalp doktorlarına aktardım. Onlarda bu kadar yüksek tansiyonu olan hastalarının kendilerine gönderilmesi gerektiğini söylediler.
2001 yılında dostlarla bir yemek sonrası bende de baş dönmeleri başladı. 4 sene çalıştığım bu ilçede böyle yüksek tansiyon hastaları yok iken şimde ne oldu da rakamlar artmıştı, merak ettim araştırmaya başladım.
Çalışmalarımda sorunun tereyağdan kaynaklandığını tespit ettim. Yüksek tansiyonlu hastalara terayağını yasakladım. (Tabi bu tereyağ normal doğal beslenen hayvanların yağı için geçerli değildi, fenni yemlerle beslenmeyi kastediyor) 2001 yılında kaymakamımıza durumu anlattım. Kendisine bu hızla 10 yıl sonra tansiyon hastalarının çok artacağını, önlem alınması gerektiğini söyledim.
2003 yılında ayaklarımın altıda yanmaya başladı, unutkanlık başladı. Sonra zeytinyağı tavsiye etmeye başladım. Herkese zeytin ağacı dikmelerini tavsiye ediyordum. Zeytinyağı ile tedavi ettiğim hastalarda bir hafta sonra düzelmeler başladı, tabi ki perhiz de yapıyorlardı.
İDDİA EDİYOR
Ayrıca bazı fenni yem yiyen hayvan tereyağlarının daha yüksek tansiyona sebep olduğunu müşahede ettim. Hayvanlarına hiç süt ve besi yemi vermeyenlerin elde ettiği tereyağıını kullanan hastalarımın sınırda tansiyonlarının olduğunu tespit etmiştim ya, Sonra 2007 de Kahramanmaraş Merkeze tayinim çıktı, burada sık sık kan yağlarına baktırdım ve hep yüksek olduğunu gördüm. Ayak atlarımda yanma devam ediyordu. Ocakta hastaların kullanmayap getirdiği yağ düşürücü ilaçlar almaya başladım, şekerimde 150 lere çıkıyordu. 2009 yılında 3 adet tansiyon düşürücü ilaç alan bir hastamı tedaviye başladım bazı hastalıkları vardı, onları tedavi ettim ancak tansiyonu düşmüyordu. Sadece sebze yemesi gerektiğini ve yoğurdu da bırakmasını istedim. İnanın 180 lerde olan tansiyonu 140 lara düşmüştü. Hikaye uzun, bende perhize başladım, 10 günde ayaklarımın yanması geçti, anlık unutkanlıklarım geçti. Artık hayatımdan yoğurdu da çıkarttım.(Doğal yemlerle beslenmeyen hayvanların yoğurdunu kast ediyor)
Sonunda Türkiye’de ki hayvanların yemlerinden kaynaklanan bir problem olduğuna şahit oldum. 2011’de Kıbrıs’a gittim, orada hayvansal gıdalar yedim ancak orada yediklerim dokunmadı!!!!!
2006 yılında kızım süte başladı, göğüsleri çıktı, ikna ettim bıraktırdım 10 günde tekrar küçüldü. 2011 yılından itibaren keçi sütü ve tereyağ kullanmıyorum. Tansiyonu 200 lerde olan hastamın tansiyonu 130 kadar düştü. Şunu söylemek istiyorum Türkiye’ de o yemler yasaklanmalı. Bunu iddia ediyorum, bu yapılırsa veriler tekrar 2000 yıllara dönecektir…”
Kalın sağlıcakla