Elbistan Ovası Asur Koloni Çağında Mezopotamya’dan Orta Anadolu’ya geçişte önemli bir işlev görmüştür. Elbistan’ın kuzey batısındaki Karahöyük’te yapılan kazılar Asur ticaret kolonilerinin ve Hitit yerleşiminin izlerini bize sunmaktadır. Bu yolu kullanarak kervanlar Mezopotamya’dan Kültepe’ye ulaşmaktadır. Bölgedeki yolların hep su kaynakları ile dolu olması önemli bir özelliktir. 16-17. yüzyıllarda Maraş kenti önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Ancak kent Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra giderek sıradanlaşmıştır. Cumhuriyetin ilk elli yılında da tam bir çıkmaz sokak konumuna düşmüştür. Bugün Maraşlı girişimcilerin çabaları ile sanayileşme biraz toparlamıştır. Maraş kervan yollarının geçerliliğini yitirmesinden sonra bugün bile ulaşım sorununu çözebilmiş değildir. Köprüağzı’ndan yapılan demiryolu bağlantısı Kenti Kayseri’ye bağlaması düşünülürken o hat da ulaşıma kapatılmıştır. Cumhuriyet kenti ancak kırk yılda Kayseri’ye kara yoluyla bağlamıştır. Ama o yolun da bu zamana değin sağlıklı çalıştığı görülmemiştir. Ben elli yıldır kentimizin kara yolları ile komşu kentlere sağlıklı bir biçimde bağlanması savaşını izleyen biriyim. Başarı hiçbir dönemde yakalanamamıştır. İl içi bağlantılar ise çok daha kötü bir durumdadır. Maraş’ın ulaşım sorununu anımsadığımda hep Mahsuni’nin “Yolsuz Maraş” türküsü dilime düşmektedir. İl merkezinin ilçe ve köylerle ulaşımı da akarsuların ve dağların oluşturduğu engeller yüzünden zorlaşmakta iken bir de yapılan barajlar nedeniyle bu olumsuzluklar çoğalmıştır. Bugün il merkezi Kayseri yolu ile İç Anadolu’ya, Gaziantep yolu ile Güneydoğu Anadolu’ya, Gölbaşı yolu ile Doğu Anadolu’ya açılabilmektedir. Kent merkezindeki gar işlevini yitirmiş olduğundan demiryolu bağlantısı Türkoğlu, Pazarcık ve Narlı istasyonlarından yapılabilmektedir. Hava yolu bağlantısı kentin içinden yapılabilmektedir ama hava alanının özellikle de pistinin niteliği çok düşüktür. Sonunda ozanın dediği Yolsuz Maraş deyimi bir yazgı olarak Maraş’ı kuşatmış gibidir. NÜFUS 1114’te oluşan depremde Maraş’ın yerle bir olduğu ve bu depremde kırk bin kişinin öldüğü belirtildiğine göre Maraş’ın çok eskilerde oldukça kalabalık bir kent olduğu görüşüne varılmaktadır. 1526 tarihli tahrir defterindeki verilere göre Maraş’ta 51 mahallede 473 ev bulunmaktadır. Buna göre o yıllarda Maraş’ta 6.300 kişi yaşamaktadır. O yıllarda kent merkezinin tamamının Müslüman olduğu kentte Gayrimüslim bulunmadığı belirtilmektedir. Evliya Çelebi’nin yazdığına göre de (17. Yüzyıl) Maraş kent merkezi 42 mahalle 11.000 evdir. Buna göre o yıllarda Maraş merkezinin nüfusu 55.000- 60.000 dolayındadır. Kent nüfusu 1890’da 52.000, Ali Cevad’ın Memaliki Osmaniye’sinde 30.000, yirminci yüzyıl başlarında da Besim Atalay’a göre 32.704’tür. İbrahim Hilmi’ye göre ise 50.000’dir. Cumhuriyet döneminde 1927’de 25.627, 1950’de 34.641, 1970’de 110.764, 2000’de 326.198, bugün ise (1974’te) 575.000’dir. SOSYAL YAPI Bölgemizin İslamlaşması 8. Yüzyılda Harun Reşit ve oğulları döneminde başlamıştır. Kentte camiler ve mescitler yapılmıştır. Kente Türkistan’dan, Horasan’dan ve Memluklulardan çok sayıda Türk yerleşmiştir. Daha sonra Bizans’ın, Ermenilerin ve Moğolların eline geçen kentte bir ara neredeyse hiç Müslüman kalmamıştır. Selçuklular ile yeniden kentte Türkleşme başlamış ve bu süreç Dulkadiroğluları ile hız kazanmıştır. 1563 yılının tahrir defterine göre ise kentin tamamı Müslümandır ve hiç gayrimüslim bulunmamaktadır. 1890’larda ise 32.000 Müslüman, 19.634 Hristiyan, 368 Yahudi bulunmaktadır. Hıristiyanların 5.000’i Melkit, 5.000’i Süryani Katolik, 4 806’sı Protestan, 1.202’si Ermeni Katolik, 1.116’sı Keldani, 1.110’u Rum Ortodoks, 1000’i Keldani Katolik, 400’ü Latin’dir.   Maraş halkının çoğunluğu 1300’lü yılların başında buralara gelen Dulkadirli Türkmenlerinden oluşmaktadır. Dulkadirliler, Oğuzların Bozok kolunun Günhan soyunun Bayat boyundandır. Bayat varsıl (zengin) anlamındadır. Kerkük Türkmenleri, İran’da yaşayan Kaçarların bir kolu olan Şambayatlılar, Horasan’da Karabayatlar, Maku ve Doğubayazıt hanları da Bayat soyundandır. Makedonya’daki Karaahmetliler ve Kızılahmetliler de Bayat boyundan dır. Maraş halkı yazın yaylaya çıkmakta kışın ise düze inmekte idi. Bu nedenle yaylak ve kışlak Maraşlılar için çok önemli idi. Bu durum bugünde de önemini sürdürmektedir. Kentin iklimi ve coğrafyası bu duruma çok uygundur, dahası bu duruma halkı zorlamaktadır. Kentin çevresindeki dağlar hayvancılığa, bağcılığa, meyveciliğe ve yaylacılığa çok uygundur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “Bu şehrin yiyecek ve içeceklerinden beğenilenlerinden yaz kış yirmi çeşit üzümü mevcuttur.” diyerek bu duruma vurgu yapmıştır.