2008 yılına kadar ölümün acısını yakından hissetmemiştim. Dedelerim ninelerim vefat etmişti, en çok sevdiğim amcam ve halam vefat etmişti ancak bu ölümler beni çok fazla etkilememişti. Merak ettiğim hep şu olmuştu. Anne baba ya da kardeş ölümü nasıl oluyordu. İnsan neler hissediyor, bu acıya nasıl katlanıyordu. Eş dost arkadaşların anne ve babalarının taziyelerini katılıyor, Kur’an okuyordum. Başsağlığı diliyor ve mekândan ayrılıp kendi hayatımıza dönüyorduk. Ta ki 2008 yılı Eylül başına kadar.
2008 yılı Mart başı gibi başlayan hastalık süreci sonucu Eylül ayı başı babamı kaybettim. Babamın hastalığı nedeniyle son zamanları biraz sıkıntılı geçtiğinden acıları son bulduğu için ilk başlarda çokta acısını hissetmemiştim. Ancak bir zaman sonra babasızlığı en derinden hissetmeye başlamıştım.
Babam gitmişti ancak annemiz vardı çok şükür. Yıllar çabucak geçiverdi. Evde düşmesi sonrası kalçada kırık oluşmuş, yapılan ameliyat ise onun sağlığına kavuşmasına çözüm olmamıştı. 2013 yılı 23 Nisanında o da aramızdan ayrıldı. Ben biraz babacıydım, ancak anne ölümü bambaşka bir şeymiş. Dünya sanki ayağınızın altından kayıyor, tutunacak bir yer arıyorsunuz ancak bulamıyorsunuz.
Sekiz kardeştik, yaşasalardı en büyüklerimiz olacak olan iki kardeşimi saymazsak hepimiz hayattaydık. Üç ablam ve dört küçük kardeşim vardı. Ta ki 2018 yılı sonuna kadar. Enişteyi kaybedeli henüz yirmi gün geçmişti ki Antep’te ikamet eden ablamda kocasının ardından vefat etti.
Henüz onun acısı tazeyken sadece iki ay sonra en büyük ablam vefat etti. Biricik ablam kalmıştı. Ziyaretine gittiğimde şaka yollu “ Kendine mukayyet ol, beni ablasız bırakma” diye takılıyordum. Gülüşüyorduk.
2020 yılının Martı gibi ortaya çıkan lenfoma hastalığı nedeniyle tedavi görüyordu. Aman abla kendine dikkat et, kimseyi ziyarete kabul etme, diye ikazlarda bulunuyor, risk oluşmasın diye ziyaretine gelmiyorum diyordum. Ancak olacak olur hesabı bundan yaklaşık iki ay önce Covid musibeti maalesef bir şekilde bulaştı. Bağışıklık sitemi zaten kanser nedeniyle zayıf olan ablacığım, bu musibetin tedavisi sürecinde iyice zayıf düştü ve nihayetinde on iki gün önce o da aramızdan ayrıldı.
Böylece iki yıl bile olmadan ben ablasız kaldım.
Evet dostlarım bütün bunları sizlerle paylaşmamın nedenine gelince: Dertleşecek kimse kalmadı. Üstüne üstlük birde şu Covid musibeti gelince iyice evlere kapandık, İnsan bu, derdini paylaşmazsa olmuyor ki.
Hayat sanki bir tren yolculuğu gibi. Varsayalım İstanbul- Siirt- Kurtalan arası çalışan eksprese bindiniz. İstanbul’da trene binenlerin hepsi son durağa yani Kurtalan’a gitmiyorlar, ya da gidemiyorlar. Bir bakıyorsunuz bazıları trene bilet almış ama trene binememiş. Bazıları kısa bir yolculuktan sonra İzmit’te, ya da Ankara’da, kimileri Eskişehir ya da Konya da iniyor trenden. Bu ömür de böyle bir şey. Kondüktörün gelip sizin bilet buraya kadar iniyorsunuz trenden demesiyle bir anda kendinizi musalla taşında buluyorsunuz.
Gelelim işin başka bir boyutuna. Hayat bir yönü ile de merdivene benziyor. Merdivene ilk tırmanmaya başladığınızda her şey güzeli keyifli. Çünkü hem üst tarafta hem altta sağınızda solunuzda bir sürü sizi seven, koruyup kollayan insan var. Ancak yaş kırkı elliyi bulunca bir yandan kendi ailenizin sıkıntıları artarken, diğer yanda çocukken o merdivenin altında üstünde sizin için kaygılanan, düşerseniz diye bir an için bile sizden gözünü ayırmayan anne-babanız ya da büyük abla ya da ağabeylerinizin kaybı ile hayatın en ağır yüzü ile yüzleşmeye başlıyorsunuz.
Sevdiğiniz birisinin hastalandığını ve hastaneye yattığını öğrendiğinizde başlıyorsunuz dua etmeye. Sonra bekliyorsunuz, gece ve gündüz arıyorsunuz soruyorsunuz, bazen iyi diyorlar bazen, ancak daha önceki tecrübelerinizden de biliyorsunuz ki teker bir kere yoldan çıktımı yeniden arabanın kendini toparlaması imkansız gibi bir şey.Günler hatalar derken bir gün telefon çalışıyor ve acı ancak beklenen haberi veriyorlar.
Bunları sizlerle paylaşmamın bir nedeni de çoğunuzun benzer şeyleri az ya da çok yaşamış olmanızdır. Hani adam eşekten düşmüşte” Bana eşekten düşeni getirin benim halimden ancak o anlar “ demiş ya işte o misali.
Sohbetimizi şöyle bağlayalım. Başlığı “Dünyada Allaha kul olmaktan başka her şey yalan”. Tabi ki Allaha, Peygamberine ve ahret gününe iman edenler için.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.( Muhakkak ki Allahtan geldik ve ona dönücüyüz).
Sağlık ve afiyette olun inşallah.