Yeni kurulan ve ülkenin birçok il ve ilçelerinde örgütlenen Milli yol partisi. Geçtiğimiz hafta basın ve sosyal medya ile biri araya geldi.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sonuçlarını belirleyecek olan 50+1 getirmesiyle İlk kez MHP ile Cumhur ittifakı kurulmuştu!
Ardından bizde millet ittifakı kuralım diyen muhalefet partileri, bir araya gelerek 6’lı masayı oluşturdular. Bu karardan sonra giderek siyasi partilerin sayısı hızla arttı. Tahmin ediyorum 128 siyasi partili bir ülke olduk.
50+1 siyasi partilerin kurulmasına neden olurken. Bu partilerin diğer oluşumlarla birlikte olup milletvekili olarak TBMM girmek!
Bugün Gazetesini temsilen bende o toplantıda bulundum: Milli yol partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’ın uzun konuşmalarından sonra ilk sözü ben aldım. Ve şunları sordum.” Sayın başkanım parti kurdunuz amacınız Cumhur ittifakımı, millet ittifakımı yoksa üçüncü bir ittifakta mı yer almak? Bunun üzerine tabiki toplantının haklı sorusuydu. Başkan Cumhur ve Milet ittifakına çok soğuk bakmazken üçüncü ittifakın kurulmasını ve Doğru yol partiyle daha önce konuştuk. Tüm partilerle de bir araya gelerek konuşabiliriz.” Ben tekrar ikinci soruya geçtim ”Başkanım Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan veya Sn. Kemal Kılıçdaroğlu size teklifte bulunsalar nasıl karşılarsınız? Sorusuna da tatmin edici cevap vermedi. Erken ve haklı olarak.
+++
Kurulmakta olan yeni siyasal yapının ve bu yapıdaki partilerin sağlıklı gelişmesinde, tüm ülkeye yararı vardır. Sadece kendi görüşlerimize yakın olan partinin değil, uzak olanın da başarısı demokrasi adına bir zorunluluktur.
Meseleye bu açıdan yaklaştığımızda ve bir süredir kurulan, kurulmakta olan partileri değerlendirdiğimizde, bizi kaygılandıran nokta şudur: Yeni siyaset ve siyasal kurumlar, genellikle vatandaşın ilgisiz bakışları altında. Olumlu, olumsuz yorumları eşliğinde kendilerini yaratmaktadırlar. Sanki bu partiler biraz da adet yerini bulsun diye, demokrasinin vazgeçilmez oyuncuları olarak sahneye çıkmaktadırlar.
Nitekim siyaset kadrolarının ilgili bölümünün dışında, bir heyecan titreşiminden yurt düzeyinde söz etmek mümkün değildir. Belli siyasi partilerin dışında, yazılı basın ve sosyal medyada yeri de şimdiden küçülmüştür. Hatta siyaseti, siyasetçiyi küçümseyen yorumlar yapılmakta olduğunu biliyoruz.
Oysa demokrasinin can düşmanı, ilgisizliktir. Kitleler siyaset kurumuna karşı kayıtsızsa, siyaset kendi beklentilerine somut bir karşılık olarak görmüyorlarsa, demokrasinin sağlıklı gelişmesi söz konusu değildir.
İşaretleri bir süredir sezilen bu ilgisizliği sadece geçmişe bağlamak, geçmişin uzantısı olarak nitelemek, olayın tümünü gözden kaçırmaktır.
Siyasi oluşumlar, kitlelerin beklentileriyle bağlantılı ve onların ihtiyacını siyaset düzeyine aktarabilecek güçlü kurumlar olmanın şimdilik uzağındadır.
Hemen eklemek gerekir ki, siyaset kurumu da, farklı oluşumlar da işin henüz başlangıcındadır. Kısa sürede kendilerini toparlamaları, kişilik kazanmaları, kitle desteği bulmaları önemlidir.
Bunu başarmaları demokrasi adına bir zorunluluktur. Aksi durumda ,”temsil niteliği ”zayıf partilerinden oluşmuş bir parlamento da, kendi temsilcilik işlevinde güçsüz bırakır.