Biz ana caddeden sola dönünce, henüz asfaltlanmamış toprak yolun yüz metre ilerisinde , bahçe içinde küçük ahşap tek katlı bir evde yaşıyoruz. Ben , artık bir işte çalışmayan bir babanın ve Pazar hariç haftanın her günü temizliğe giden annenin 17 yaşındaki büyük kızıyım. Benden küçük 12 yaşında Nermin ve 8 yaşında Tolga adında bir de erkek kardeşimiz var. Annemin günlük kazancı dışında ek geliri olmayan bir aileyiz. Zavallı annem her gün, masraflarımızı karşılamak için çeşitli evlere temizliğe gider. Oturduğumuz evde kiracıyız. Elektrik, su da dahil her çeşit masraflarımız ,sadece annemin kazancıyla karşılanır.
Annem o kadar iyi niyetli, sabırlı ve hoşgörülü bir kadın ki , babamın evde işsiz güçsüz oturmasına , kahvede içtiği çay parasını bile kendinden istemesine ses çıkartmaz. Bizim okul masraflarımızı ,yeme içme ve nadir de olsa giyim masraflarımızı hep onun getirdiği kazançla yapıyoruz. Zaman zaman ,gittiği zengin ailelerin verdikleri kıyafetleri , ayakkabı ve pardösüleri ,gururumuzu incitse de kabul etmek zorunda kalıyoruz
Ben lise son sınıfta okuyan,dersleri iyi olan bir öğrenciyim. Kız kardeşim Nermin ortaokul 2.sınıfa , küçüğümüz Tolga da ilkokul 2.sınıfa gidiyor. Annemi köyde babası okutmamış,o sebeple de bizim okumamızı çok istiyor. Onun sızlanmadan bizler için çabasını görünce, mutlu olsun diye derslerimize çok çalışıyoruz. Zaman zaman durumumuzu öğrenmek için okula gittiğinde ,yüzü gülerek mutlu geliyor.
Evimizin bahçesi küçük ama annem azda olsa boş zamanlarında orada nane, maydanoz, biber, domates gibi bazı sebzeleri yetiştirmeyi seviyor. Köydeki alışkanlık. Onları sularken, bakımını yaparken yüzünü göreceksiniz , gözleri parlar ,yüzüne adeta bir parlaklık gelir. Sanki o her gün yorulan ,bitkin kadın gitmiş , genç kızlığındaki mutlu köylü kızı gelmiş sanırsınız. Gerçi genç kızken köydeki hayatlarında da çok yorulurlarmış ama bilhassa babası onu çok sever ve kollarmış . Annem aslında boş durmayı sevmeyen çalışkan bir kadın. Köyde de ablaları işten kaçtıkları zaman babasının yanında hep o çalışırmış.”babam çok iyi bir insandı , annem biraz huysuzdu “diye anlatırdı.
Evimiz iki oda ,ortada küçük bir salon ve küçük bir mutfaktan ibaret. Salonda annemin çeyizinden kalma büyükçe bir halı serili , karşılıklı iki tahta sedir ve köşede ,üzerinde televizyon bulunan küçük bir de masa var. Kışın solonun bir tarafına sac soba kurulur, akşamları burada oturulur ve yemek hep beraber yer sofrasın da yenir. Biz dersimize üçümüzün yattığı odada ,biraz soğuk olsa da üzerimize kalın ceketler giyerek çalışırız. Ben büyük olduğum için kardeşlerimin derslerine yardımcı olurum. Bilmedikleri , takıldıkları konularda benden yardım isterler.
Zavallı annem yemekten sonra pek oturmaz, ertesi günü gideceği işe yorgun gitmemek için erkenden yatar. Babam ise her zamanki gibi elinde kumanda kanallarda gezinir durur. Evdeki işlere, annem çalıştığı için elimden geldiğince ben bakıyorum . Temizlik, yemek gibi günlük yapılması gereken şeyleri ,okuldan geldikten sonra yapmaya çalışıyorum. Çamaşırları annem Pazar günleri elinde kendi yıkar , bana kıyamaz . makinemiz yok çünkü. Bazı pazarları da köye dedemlere gideriz , annem orada da boş durmaz,yaşlı oldukları için onların işlerine yardımcı olur.
Benim gittiğim lise yürüyerek yarım saat mesafede ,onun için sabahleyin çok erken yola çıkıyorum . Mahalleden bir arkadaşımla birlikte gidiyoruz. Nuran uzun boylu güzel anlayışlı bir kız i iyi arkadaşım. Onunla birlikte yürürken genelde içinde bulunduğumuz yaşamı konuşuruz.